Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YENİ YIL, YENİ HAYALLER, YENİ HEZİMETLER VE DEĞİŞMEYEN BEN

Hoşçakal 2016... Benim için 365 gün hiç bir şey ifade etmez. 365 tane pişmanlık gibi. 365 tane yıkım gibi. Peki bu sene neler oldu hayatımda? Üniversiteye alıştım. Kilolarım çoğaldı. Kendimi daha çok sevdim. Yeni insanlar tanıdım. Yeni insanlardan nefret ettim. Sevdim... Ne kadar da basit ve doğal geliyor değil mi? Sevdim ben bu sene. Hiç beklemediğim bir anda, hiç beklemediğim şekilde sevdim. En son bir Nisan ayında yaşadığım hisleri yaşadım. En son ilk kez buluştuğumda kalbimi titren kızdan sonra yaşadım. Onu unutamam sandım. Bir şekilde karşıma çkltı sonra. Sahi en son lisedeydim kalbim en son titrediğinde... Sadece bir kez karşıma çıktı ve ben kafaya koymuştum. Sonrası ne mi oldu? Tabii ki hezimet. Sonra işte, bir üniversite sınıfında karşıma çıktı. Belki aynı bakış değildi, belki aynı gülüş değildi. Belki aynı kişi de değildi. Sevmiştim ama, ilk görüşte veya ikinci görüşte. Sevmiştim ben... Karşısına çıkıp konuşamayacak kadar sevmiştim. Onun yanında dilimi yutacak ka

ORTAM BİRAZ DEPRESİF

Merhaba arkadaşlar. Ben hayattan tek beklentisi erkeklerin kendisine aşk itiraf etmesi olan kızın eski yakın arkadaşı. Nasılsınız bakalım? Ben kötüyüm ya, final haftası da geldi. Ders falan çalışmalıyım ama kafamda 1 top A4 kağıdını yutup intihar etme fikri de var. Biraz zor gözükse de, alttan ders bırakmazsam güzel olucak. Hayata karşı olan bakışımı yine hiç bir şey değiştiremedi. Artık ben hayata farklı bakmaya çalışıyorum. Eskiden az nefret ederim, şimdi daha çok nefret ediyorum. Bu olay bana Brei Larson'un Room filmindeki oyunculuğunu hatırlatıyor. Yaşadığım şehirden uzaklaşma fikrini çok güzel yaşarken yakında bundan uzaklaşmak zorunda kalacağım. Yani bildiniz izmit yolu yakında gözüküyor. Yine en sevmediğim hayatı yaşamak üzereyim. Böyle durumlarda nefes almamak istiyorum. Bugün senden bahsetmicem boşuna heveslenme. Yakında eski bir arkadaşım ile buzları eritebilirim. Baya kırgınım ama yine de bazı insanlar sizi üzer, çevrenizdekilere üzdürmez. O da öyle biri olduğu

biraz da hayata bakış.../// anlatı

Evet arkadaşlar bugün sizlere hayatla alakalı izlenimlerimi anlatacağım. Yani kendi düşündüklerimi falan. Zaten anlamsız bir blogda gereksiz şeyler oluyorsunuz. Bu da gereksiz ötesi bir şey. Kemerlerinizi bağlayın ve astronot kıyafetlerinizi giyin bu yazıdan sonra bambaşka bir insan olabilirsiniz.. Şaka şaka bir bok olmicak, sadece öyle boş boş yazıcam İlk olarak hayatta hiç haz almadığım insan tiplerinden girelim. Hayatta hiç haz almadoğım bir çok insan tipi var. Mesela whatsapp odaklı, numaranızı silen, sizi engelleyen, mesajınıza cevap vermeyen, görüldü bırakan insan tipleri. Bunlar her ne yaşanmış olursa olsun tehlikeli sınıftadır. Çünkü ben böyle şeyler yapmam, ya da arada yaparım ama yapanı sevmem. Mesela bir tane kız dün bir espri yaptım diye triplere girip numaramı kaldırmış rehberinden ben de direk fark ettim ve hayatımdan çıkardım. Lütfen böyle olmayın, eski çağda yaşamıyoruz insanlar konuşarak her şeyi çözebilir. Kızgınlıkları konuşmalar önler.. Mesela bir film hakkında

YARDIM ETMEYİN ÇÜNKÜ ÇOK ZOR

Hello everybody, I am friend of the most feminist girl in class. But she don't know feminsm's mean.. How is going? I want to die every seconds.. Nasıl yeni girişimi beğendiniz mi? Blogu dağa evrensel yapmaya karar verdim. Şaka şaka başlıyoruz... Merhaba arkadaşlar. Ben kendisinden not istenildi diye karşısındakine hakaret derecesi olumsuz eleştiri yapan kızın sınıf arkadaşı. Nasılsınız bakalım? Ben gayet iyiyim. Bugün daha az ölmek istiyorum. Ama rahatsız olduğum konular var. Kendi kendime konuşmak yerine onları buraya yazarak kalp atışlarımı dengeye sokmak ve kalp krizinden kurtulmak istiyorum. Galiba en sonunda Jennifer Lawrence'in Joy filmindeki haline döneceğim. Öncelikle, canım çok sıkılıyor. Yani insanları sadece eğlendirmekten sıkıldım. Hiç kimse "bu herif ne hissediyor, neden mutsuz?" diye düşünmüyor. Sadece espri bekliyorlar, onları güldürmem ile ilgileniyorlar. Bu bana, hiç bir şeyi hatırlamıyor. Olsun kimseyi tersleyecek kadar egolu değilim. Ş

ÇEŞİTLİ SİNYALLER ALDIK EFENDİM

Merhaba arkadaşlar. Ben yurtta her gece pişti ile başlayıp, poker ustasına dönen kızın yakın arkadaşı. Nasılsınız bakalım? Ben hala nargile içiyorum. Varoluşsal problemlerimi bir kağıda koyup rastgele çektim. Çıkan kağıdı da yırtıp attım okumadan. Anlayacağınız delirmenin en belirgin aşamasındayım. Tüm gün Daniel Radcliffe filmleri izleyip hayatı sorguluyorum. Bu aralar keyfim yerinde. Kalbim ve beynimdeki problemleri unutturcak arkadaşlar edindim. Anlattığım şeylere saygı duyulmaya başlandı. Genelde arkadaşlarım filmin ilk yarısını izleyip çıktıkları için bu bana kaos gibi geliyor. Kendi değerimin farkına varma ihtimalinden ziyade acaba ne zaman hayatıma son vereceğim kaygısı belirgin. Final haftası gelip odamdaki çekyata kadar oturdu. Çalışsam da didinsem de, kararsız kaldığım çok şey var. Öncelikle vizelerde dünyaları yazıp düşük almam ile iki cümle yazıp yüksek aldığım durumlar. Bu tip olaylar zaten epey yol almış özgüvenimi daha da uzak ülkelere götürüyor. Üstelik bana vize

sebesizdi ama bir o kadar güzeldi /// şiir

bakış açısını değiştirmek gerekir aniden olacak iş değildir bir gün sevgi kazanacak umut varsa gerisi değersizdir sorsalar ona sadece bakardı aslında verecek cevabı da vardı tercihini susmaktan yana kullandı sebepsizdi ama bir o kadar güzeldi karşısına kim ne zaman çıktı bilmiyorum umrumda da değil diyemiyorum hep bir muallak halleri içten içte sadece bekliyorum sonrası malum diyip geçerdi tek bir ayak iziyle kendini bilirdi bu ne yas yahu kendine gel artık farkındayım, sebepsizdi ama bir o kadar da güzeldi..

birazcık edebiyat /// anlatı

Siz hiç her görüşte birine tekrar aşık oldunuz mu? Hani bir terim vardır; "ilk görüşte aşk" diye. Benimkisi daha çok; "her görüşte aşk" olmuş durumda. Onun sadece var olması bile yaşamak için sebep gibi gelmekte. Gerçekliğini sorgulamak pek aklıma gelmemişti aslında, evet o var olmuştu ve karşıma çıkmıştı. Hayatımın boşluk geçen kısmından sonra yeni bir umut olmuştu. Düşünün bir insanın, sizinle konuşmadan, bakışmadan, elinizi tutmadan, yanınızda gülümsemeden size huzur verdiğini. Bir de bunlar olsa neler olacağını.. Kimi şanslı kişiler böyle şeyler yaşadıklarında bunları görürler. Hayatları değişir, ömürleri uzar. Ben ise buzdağının ggörünmeyen tarafında, bunları yaşamamakta ve ihtimalinin bile bu kadar düşük olduğunda sadece kenarda beklemekteyim. Rüyalarımde bile mutlu olamadığım birisi ile sadece masallarda yaşamak... Sanki ben masumum da o kendiliğinden değişmiş gibi...

İŞARET DİLİYLE SELAMLAŞMA

Merhaba arkadaşlar...ben mağazada karşılaştığı sevdiği kızdan, bir an önce koşarak kaçmak isteyen genç delikanlı... Nasılsınız bakalım? Ben yorgunum ya, hem hayattan hem aşktan, hem de beni yoran bütün imgelerden. Her sabah uyanıp kendimi, Budapeşte Otel'indeki Adrien Brody olarak hissediyorum. Sanki kötü bir karakterim ama rol bana yakışmıyor. Keşke diyorum, bak bunu çok sık diyorum son zamanlarda. Aklı başında birisi bunu demez. Hiç bir insanın bana değer vermediği kaygısı sürekli içime işliyor. Herkes dönemlik iyi davranıyor zaten birbirine, bir gün benden de sıkılacaklarında verecekleri tepkileri de ezbere biliyorum. Belki biraz dünyanın sahteliği, biraz da benim hayal kırıklıklarım oluşturuyor bu durumu. Herkes, her şey neden bir insana boş gelir ki? Neden gerçek arkadaşlığa inanamaz birisi? Bunların cevapları kesinlikle bende değil. Kendi kendime işaret diliyle konuşup intihar etmek istiyorum. Tüm bu garipliklerin yanında, kendimi eve kapatıp bir daha asla çıkmak istemi

EN SONUNDA SÖNDÜ KALDI HAYALLER

Merhaba arkadaşlar, ben beleş otobüs kartı olduğu için özellikle öğrencilerin ders saatinde ortaya çıkan, ve yer işgal ederek bazı öğrencileri dersten eden, maksadı sadece gezmek olan 65 yaş üstü insanın torununun arkadaşıyım. Nasılsınız bakalım? Ben gayet kötüyüm, yine ummadığım itirafları ummadığım kişilere yaptım. Bazen diyorum ki, acaba cümlelerim fazla mı normal bu hayat için. Hani yeni bir ürün alırsınız da, o ürünü böyle şeffaf bişi ile kaplarlar da, siz onu açınca mutlu hissedersiniz ya. İşte o şeffaf şey benim. Mutlu ediyorum ama mutlu olamıyorum, sonum hep aynı yerde bitiyor. Açıkçası bu durum ne kadar rahatsız etse de olmak istediğim yerde olmadığımdan bu konu hakkında sadece tebessüm ediyorum. Açıkçası seninle olan iletişmimiz ne kadar harika bazen onu düşünüyorum. Bir gün whatsapp durumlarımız aynı oluyoruz, bir gün de hayatta istediklerimiz farklı oluyor. Senin şu an hissettiğin mutluluk, benim hissettiğim hüzünle birleşince ortaya, Yeşil Yol filmindeki fareli adam çı

neşeli değildik, öyle sandık. /// şiir

ve birazcık umut denizinde kayboldum üstüme gelen başarısızlıklara kaydoldum rengini nerden aldığı bilinmeyen ben yağmurdan sonra bataklığa hapsoldum sonra sen çıktın, ani ve feciydin tüm aklımı ele geçirdin belki ben de biraz abartıyorum birazcık dereceyi yükseltsem erirdin ben çoktan bıraktım, çünkü olmazdık hata ikimiz de değil, anlaşamazdık bakma çoğul konuştuğuma neşeli değildik, öyle sandık

SANKİ HER ŞEYİN SUÇLUSU BU BÜNYE

Merhaba arkadaşlar, ben her gün saçını yapıp, kızların yanından ayrılmayan ama erkeklerle iletişmi zayıf olan delikanlı çocuğun otobüste yanında oturan insan. Nasılsınız bakalım. Ben bunalım şovdan çıktım. Yine de eksik bir şeyler var. Bugün 14 günlük kabustan uyanmasan da okula gittim. Hiç bir şey değişmemişti, hiç bir insan beni sormamıştı ve durumlar beni hiç strese sokmamıştı. Acaba değişmeler mi yaşıyorum. Seni 14 gün önce her gördüğümde hayal kurardım. Yani en azından umutla, canla, başla. Bugün ise benim için hayal kırıklığıydın. Başkasını seçmiş ve rahattın. Senin bana bakman bir anlam ifade etmedi anlayacağın. Sıkma ama canını, kendim için değil toplum için konuşuyorum. Hayal kurmak işe yaramıyor. Bu kadar üzüntüden, tabi ki harika anlamlar çıkartmayacağım. İyisi mi Hero klibini bir kez daha izleyeyim. Sevgiler

KIRMIZI YANDI, FRENE BAS

Merhaba arkadaşlar, ben hayatta hiç bir fonksiyonu yok iken önemli hisseden anonim chat sitelerindeki havalı kızın ilkokul arkadaşı. Nasılsınız bakalım. Ben biraz nötrüm ya. Depresyonum geçmek üzere gibi oluyor bazen. Sonra bir twit görüyorum ki bu aralar çok twit görüyorum. Yine depresyonum azıyor. Tarif etmesi çok zor ama Forrest Gump filmindeki Bubba gibiyim. Hayallerim var ama çok kısıtlı. Aslında her normal insan gibi hayatıma devam etmeli ve bundan da ders çıkarmalıyım. Lakin bir şeyler eksik gibi ha? Mesela seni üzen şeylerin aslında seninle olması. Yani siz hiç sizi üzüyor diye kalbinizi söküp attınız mı? Uzun bir akşam yürüyüşünden geliyorum. Son zamanlarda bunu alışkanlık haline getirdim. Yürümeden duramıyorum. Yani istediğim bir geri dönüş aslında. En azından daha önce de bahsettiğim gibi, "benim neyim eksik" diyebilmek. Bu uğurda canla başla olmasa da en azından şevk ile çalışıyorum. Hero klibinin finalindeki gibi olmasa da hayat gerçekten çok zor. Şu günl

İTALYAN MİMARİSİNDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

Merhaba arkadaşlar...ben 6 yaşındaki oğulları her ne kadar çirkin,şımarık ve sevimsiz olsa da doğum günü için facebook'a "canım oğlumuz, aslanımızzz" tarzı post atan ebeveynlerin aile dostu. Nasılsınız bakalım? Depresyonuma devam etmekle birlikte hayatım için aldığım kararları uygulamaya da devam ediyorum. Mesela sigarayı bırakarak harika bir adım attım. 870 kiloluk bedenimi akşam yürüyüşkeri ve egzersizler ile de inceltmeye çalışıyorum. Hepsinin ana nedeni, bir sonraki sefer; "ulan benim neyim eksik bu heriften" diyebilmek için. Hani biraz içimde kaldıda... Okula falan gitmiyorum. Çünkü okul çok karmaşık bir yer. Bazı insanlarla göz göze gelebilir ve kendinizi kaybedebilirsiniz. Bozuk para gibi düşünmeyin. Yere baka baka kendinizi bulamazsınız. O sebepten de olsa gerek kendimi eve bağlayıp gece 1-2 gibi yürüyüşe çıkıyorum. Çünkü sessizliktir esas seni mutlu eden. Kavram kargaşamdaki estetik adımlar sonrası kurulan kermeste bolca özgüven satmak istiyorum kır

MİKRODALGA HAYAL KIRIKLIĞI

Merhaba arkadaşlar, ben sabah 8 dersi için uyanan ama daha sonra pişman olan, üniversite çılgını genç adam. Nasılsınız diye sormuyorum. Ben bugün daha çok sevdiği kişileri asla elde edememiş, onları hep hayallerinde yaşatan insanlarla bir araya gelmek istiyorum. Ancak siz bu özelliklere sahip değilseniz ve hayatınızı mahvedecek keyifli bir macera arıyorsanız bana katılın ve ağır dram filminin beraber inceleyelim. Herkesin kaybettiği şeyler olur, bazen cüzdan kaybederiz, bazen arabanın anahtarı kaybolur,  bazen yüklü mikar paranızı kaybolur, bazen de arkadaşlarınız kaybolur. Ben size aslında elde edemediğiniz için kaybetmediğiniz kızdan bahsedicem. Aslında cinsiyetçi yaklaşım olmasın karşı cins diyelim. Birinden çok hoşlanırsınız, birini seversiniz, ya da benim gibi birine kendinizi feda etmeye hazır olursunuz. Onu sürekli düşündüğünüz halde onunla hiç konuşmaz, mesajlaşmaz ve kalp kırıklığı buhranında kaybolursunuz. Aslında adım atsanız yüzde 1 olan olayı, susarak yüzde 0'a s

Kederli miyim yoksa uykusuz mu?

Merhaba arkadaşlar, ben girişi ufak, alt katı kocaman olan bir marketin, 432 kilo ama makyajı çok yapan güvenlik görevlisinin eski kocasıyım. Umarım keyifler yerindedir. Benim moralim çok bozuldu. Arkadaşlarım tarafından yine ihanete uğradım  Beni güvenilmez ve boş beleş buluyorlar. Onlara verdiğim değeri hayata verseydim şu an çok üst seviye bir yerde olabilirdim  Ancak insanlar normal şartlarda anı ve kendisini düşündüğü için bunun bir önemi yok. Kendi kuruntularım diyip geçelim. Zaten kararımı verdim. Hiç bir insana gereğinden fazla güvenip, sevgi göstermeyeceğim. Sonra kötüye sarıyor. Yaşadığım haksızlıklar, Meet Me Halfway klibinde astronot kıyafeti giyen elemanla aynı durumda. Açıkçası uyuyamadım ve başım feci ağrıyor. Yarın okul başlayacak ve hiç gitmek istemiyorum. Kesinlikle kendimi yararsız ve önemsiz bulduğum bir andayım. Kendi kişisel hazinemi her akşam saysaydım bunlar başıma gelmezdi. Me and Earl and Dying Girl filmindeki zenci elemanın tutarsız hayatından kesitleri

Ne diyosun sen be

Merhaba arkadaşlar, harika muazzam eğitici bloguma hoş geldiniz. Ben 670 kilo olmasına rağmen, güzel ve zayıf kızlarla takılan, selfie çekilirken sadece yüzünü gösterip insanlara güzel olduğunu zannettirmeye çalışıp aslında kocaman bir bidon olan kızın eski erkek arkadaşı. Nasılsınız iyi misiniz? Bu tür girişi bir YouTube kanalı olan "yorekok" dan öğrendim. Benim youtube kanalım olmadığı ve obezite olduğum için bu blogda taklit edebiliyorum. Kafamdaki, beni ölüme götüren sorunlarla mücadeleye ara verir vermez bu yazıyı yazmaya başladım. Ne zaman bi kızdan hoşlansam bu siteye yazı yazıyorum. Vize haftasının ertesi tatil haftası bitti ve okul yeniden başlıyor. Beni inanılmaz derecede seven arkadaş kitlemle yeniden karşılaşmak için sabırsızlanıyorum . insanlar beni sevmeyi hobi haline getirmiş siz düşünün. Yine 65 kişilik, medeniyetler müzesi kıvanındaki sınıfımızda harika içerikler öğrenicez. Ardından final haftası keşke çalışsaydım moduna gireceğiz. Tüm tatil boyunca evd

Kafayı nasıl yedim????

Hani 4 Milyon izlenen YouTube videonuzda aslında bomboşluk hissi vardır ya öyle uyandım bu sabaha. Aslında sabah uyanmadım, şimdi sabah olacak yani birazdan uyuyacağım. Odamdaki sinek ne yapıyor diye düşünürken aynı anda hayat gizemini araştırıyorum sabahlara kadar. En yakın medikal tesiste yoğun bakıma alınma hislerimle paralel devre kurdum. Forrest Gump'daki Jenny, Benjamin Button'daki Daisy, 500 Days of Summer'daki Summer gibi bir ruh hali içindeyim. Karşı tarafın hayatını mahvedebildiğim kadar mahvedeyim sonra da Starbucks'da çay içerim hissi. Cidden bu üç karakterin de hayatımda olmasını çok isterdim. Çünkü hayatımda bir karakter yok. Meet Me Halfwat klibinin sonundaki gibi ölmek istiyorum. Gerçi yaşamak da güzel ama benim öyle sanma ihtimallerim de var. Vizelerden sonra içimdeki kıpırtının bambaşka bir hal almasını beklemiyordum. Özellikle 780 metrekare öğrenci evimde yapayalnız kalıp mutfağı perişan etmenin YouTube da kaç tık alacağını düşünürken edindiğim hi

Bloğunun birinci yılı kutlu olsun 1 (BİR)

Merhaba içtenlikle merhaba...!!! 15 Kasım 2015'te bu blogu açtım. Amaç biraz baca temizliğiydi ( Burak Aksak affet abi) neyseki bugün de sebebim aynı. Ne zaman mutlu bir insan olursam bu blog son yazısını alacak. Aslında tüm hikayenin benim rüyam olduğu meseleleri ile birlikte siz seyirciler hayal kırıklığı yaşayacaksınız. Lakin şu an yapımcı şirket reytingleri beğeniyor. Reyting demişken, bir yıl içinde yazılarım 11 bin kere okunmuş. Gerçekten gurur duyuyorum bununla ve hepinize teşekkür ediyorum. Her ne kadar burayı kimse okumuyor diye ağlansam da sayılar bana tokat gibi çarpıyor ve "len yalnız değilsin hade yine iyisin" diyor. Ne yazık ki bazı komik kardeşlerimiz yorumları katletse de, bu blogu okuyan birileri olduğu gerçeği beni mutlu ediyor. Yorumlar yapın çıldırayım diyemiyorum. Malum son yorumları görenler bile. Keşke size daha ufuk açıcı şeyler söyleyebilsem. Keşke size kendimden bir şeyler verebilsem. Buraya tek verdiğim şey hüzünlerim oldu. Sahi mutlu olduğum

Bir şekilde beni fark etmen gerek.

Söylemeden edemeyeceğim, hayatımın en zor günlerini yaşıyorum duygusal olarak. Ama bu ne red edilmek, ne terk edilmek, ne onu kaybetmek hiç bir şey değil. Aslında sorunun temeli, bu şeyleri yaşama ihtimalini edinmek. Ben, bu sefer çok farklı bir belaya bulaştım. Uzun zaman sonra ilk kez hissettiğim şeyler oldu. Daha öncelerinde lisenin ilk günleri ve lisenin tam ortasıydı. Lisenin sonunda ne olduğunu beni tanıyan herkes az çok bilir. Ben hem 2011 Eylülü hem de 25 Nisan 2014'ü hiç bir şekilde unutamam. Hayatımdaki tüm dönemlerin genel özeti gibiydi ikisi de. Biri elde patladı, diğeri çok güzel gitti ama ben mahvettim. Şimdi üçüncü dönem kurasında buldum kendimi. Gerek yaş, gerek dönem olarak bu dönemin ne kadar ciddi olduğunu açıklamam yersiz sanırım. Aslında kocaman bir sene bir kez bile karşı karşıya gelmemem onu fark etmemem bana hala şaka minvalinde geliyor. Onda farklı bir şeyler hissettiğimi anladığım ilk anlar ise. Hayatımın en pişman anlarıydı. Yanlış kişi,yanlış zaman, y

Kontrol edemediğim zorluklar bana engel oldu.

Halbuki seninle çok nadiren karşı karşıya geldik. Tek istediğim, gülümsemen ve birazcık değer veren bakışlarda bulunmandı. Ağzından çıkacak her cümleye ayrı anlam yüklemeye hazır mıydım o bilinmez ama seni görmek için yanıp tutuşan bu kalbime çok yazık oluyor.. Tabi ki ikimiz olalım isterdim ucu bucağı görünmeyen koridorlarda, sen yine yoluna devam et ben arkandayım. Ama başkası olmasın, en azından ben kahrolmaya bu kadar alışkın iken.. Neyse ne, söylenecek fazla bir şey yok. Aramızda dağlar,yıllar,yollar yok.. Sadece senin beni hala fark edememiş o paha biçilemez bakışların var. Fark edeceğini de sanmıyorum ama işte benimkisi de umut... Gerçi sen de bir cümle kurmuştun bununla ilgili, sonra siliverdin. Yoksa o umut, başka baharlara mı kaldı? Merakından soruyorum, çünkü bu bahar ben geldim. Bir sonraki bahar başkası gelebilir. Sen eğer onu istiyorsan hep sonbaharlarda kalsın aklım. Kim bilir belki ilkbaharda sana sıradanlık sıfatı ile bakacağım, ya da bakamayacağım. Şimdi olduğu gi

Gerçi benim boşluğum da geçerli sebepti.

Yağmur her yağdığında, bakarım yola.. Herkesin bir boşluğu var. Doldurmak istediği, doldurmak için çaba sarf ettiği, doldurmak için varını yoğunu ortaya koyduğu.. Boşluklardan, boşluk yaratırız en fazla şarkıda dediği gibi... Bir hastanede kadavrayım hiç ölmedim. Bir dünya varsa ve ben orada yoksam ben neredeyim? Geriye bakınca insan hep istemediğini hatırlar, kendi çapında ders çıkarmaya çalışır. Ama biz o dersleri o zaman veremedik kabul et. Kimse bize yardım etmedi, kimse bize bunların kolaylığı hakkında fikir vermedi. Kimsenin aşamadığı bir şeyi biz nasıl aşacaktık. Ümitsizliğe kapılmaya gerek yok, şu ana kadar bastığımız ziller sadece o kapıyı açtırmadı, ev hala duruyor.. Ben sevmeyi bir türlü sevemiyorum. Benim boşluğum da bu sanırım. Şu an çok üzülüyorum neden biliyor musun? Belki son saniyede atağa kalkıcam ama ayağım takılacak, fark daha da açılacak. Sen bana şunu söyle en önce; beni sevmen için ne yapabilirim? Post-modern şekilde sana iltifat mı edeyim? Boşversene

Yorumlar hakkında bilgilendirme..

Bu blogu 15 Kasım 2015 de açtım. Hiç kimse için hiç bir şey paylaşmadım. Hiç kimseden de yorum, olumlu/olumsuz eleştri beklemedim. Hatta böyle kaygılarım olmadığı için de anonim yorumu açık bıraktım. Yani isteyen istediği şeyi yazabiliyor. Lakin son günlerde, son yazıma birden fazla yorum geldi ama bunun öncesinde temmuzdan beri ilk kez attığım yazıya "ben okuyorum" yorumu herşeyi başlattı diyebilirim. Çok hoşuma giden çok beğendiğim bu yorum, aslında o kadar büyütülecek bir şey değildi ama insan tabi ki ara verip dönünce hala başkalarının onun yazdıklarını takip edebilmesine hayran kalıyor. Sonraki yazıda biraz şımardım. Dedim ki hani başka bişi daha yaz buralardaysan sevineyim yine. Sonra işte bu son yazıyı attım. Bir yorum geldi işte duygularımla oynamış yorum geliyor diye sık yazı atıyormuşum vs. Hiç kimseye hiç bir şey kanıtlama zorunluluğum yok. Yapan kişi veya kişiler çünkü 3 farklı uslüp gördüm şu ana kadar, aynı şekilde tek kişi de yapabilir bu yorumları neyse, bir

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi

Şekil değiştirmiş bakışlar ve türevleri..

Şimdi bambaşka bir şehrin, bambaşka bir yöneticisi olmak vardı. İnsanlara huzur değil değer vaat etmek.. Kişisel olarak girdiğim çöküşün faturasını yine kendime kesmem ile sonunda bu paradoksun daimi üyesi olmayı başardım. Kimileri bu zorlu süreçte yanımda olmazken, yine arkmnda kendi sorunların vardı. Uçak olmayı istedim, gemi olmayı istedim, güvenli değildim. Bir emniyet kemeri ile çözülecek sorunları hava yastığına yıktım. Şimdi o toplantıda en çok zikredilen şey ben ve hatalarım. Ufak ufak bir şeyler oluyor, öncelikle kendimi tebrik ediyorum yine tabularımı yıkmayı başaramayıp şimdilerde büyük olay dediğim şeye heves diyeceğini biliyorum. Bu sefer bilinç var anlam yüklediğim her şeyde. Kimi zaman son durakta ücretsiz kart çeken yaşlıları doldurup, beni otobüse almayan şoför gibi hissettiğim günlerdeki anlamlar. Soruyorum kendime bu sefer gerçek olan şey ne? Duygularım mı yoksa farkındalığım mı? Sen bana çok uzaksın, sen bana yaklaşır mısın? Belki uzun bir boyun var, belki ağı

Kanıtlayabildiğim tek şey yalnızlığımdı...

Hayatta herkes bir şeyleri kaybeder. Her şekilde,her ölçüde. Cebimizde sandığımız şeyleri bile kayıp eşya dolabında bulabiliriz. Düştüğüm her yanılgıda, her aşağılanmada, kendimi tek avuttuğum şey vardı; "zaten elimde bir şeyin kalmaması." Sevmek, sevilmek, sevdirmek... Teoride çok kolay şeyler değil mi? Elimde bir şey yok derken biraz fazla acındırıyorum aslında kendimi. İlla ki silkelesen benden de üç beş bir şey düşer. Mesela aşk düşmez, aile düşmez, sevgi düşemez, mutluluk mu? düşmesi kendisine saygısızlık olur. Ama dostluklar düşebilir belki, değer, dolaylı dürüstlük, manevi saygı... Övünülecek şeyleri mi sabaha kadar sayabileceğim için burada bir nokta koyma gereği duydum. Hayatımda girdiğim en kalabalık ortama girdim geçtiğimiz günlerde, ancak ne bende, ne de başkalarında "ben" ile alakalı bir sıcaklık olmadı. İlerleyen günler de bunu takip etti. İlla ki 2-3 arkadaş edindim ki çok değerli insanlardan bahsediyorum. Hedefim de 50-60 kişinin gözdesi olmak

Kişisel değil toplumsal...

People want a hero with a little personality.. Ülke karışmış, toplum kaynaşmış. Herkesin yüzünde bir gülümseme, bir de üzülme.. Ne kadar yakınında olabilirsin ki tüm kargaşanın? Gerçekten hiç bir şeyi umursamayacak duruma gelen bu bünyenin, aldığı reform kararlarını uygulamaya geçmesi için belki de tek bir engeli vardı. Sanki muhalefetim ve iktidar partim bir araya geldiler, sanki içimdeki beyaz yanlıları ile, siyah yanlıları el ele tutuşup barış pozları veriyor. İp sağlam değildi ama kopmaz diye düşünüyordum, o da koptu. Gerçekten bazen gülüyorum kendime, bir insanın hiç mi işleri düzgün gitmez ?  Ne aileden, ne hayattan, ne paradan, ne sağlıktan, ne aşktan. Böyle bal mumu heykel gibiyim, insana benziyorum ama öylece duruyorum. Bugün bir darbe daha yedim. Yarın başka bir darbe daha yiyeceğim. Ertesi gün başka bir darbe..Zannedersem ömür boyu aynı düzlem devam edecek. Eylülü bekliyorum, Eylüller güzeldir, Eylüller özeldir. Eylüller beni hiç üzmedi yine üzmeyecek. Bu dünyada umu

Hangi durumda ne yapmalı, yaptırmalı ?

Hepimizin yargıları var, hepimizin bazı değerleri var, hepimizin bazı uç noktaları var.. İnsan keşfedebilir mi kendi özünü? Ya da öz diye nitelendirebileceği bazı noktaları. Nokta demişken es geçmeyelim, o bomboş gökyüzümde artık benim de bir noktam var. Günlerce, haftalarca, aylarca.. ben özümü aradım belki de. Bunu fark  etmemem de cabasıydı. Neyi aradığını bilmeyen insan bula bula bomboş bir kutu bulur. Bomboş kutudan da bir şeylerin çıkmaması kadar doğal bir şey de yoktur. Umudum var demişken, ya da dememişken ki ben bunu bahsettiğimi zannediyorum önceki cümlelerimde. Ne güzel şeymiş umutlanmak, ne güzel şeymiş uzun bir aranın ardından kapıyı aralamak. Önceleri sadece kapı deliğinden bakardım, öylesine korkaktım hayata. Şimdi ben o kapının kilidini açtım, hatta araladım, açmaya hazır mıyım ? İşte bunu göreceğiz belki de. Kendimle olan mücadelemde bir başka seansı daha kaybetmişken ne bu kritik oyuncu değişikliği ? Bunca sorudan sonra nasıl tebessüm edebilirim insanlığa bu da

su alıyor geleceğim /// şiir

senle alakalı tek şeyi merak ediyorum ne zaman geleceğini, ne zaman seni göreceğimi beni bekletme artık, eriyorum kurtaracaksan kurtar geleceğimi tanışmayı bekliyorum  fazlaca ümidim yok  yüz dereceye ulaştım artık kaynıyorum. ölmüyor lakin mikroplar sayıları çok su alıyor geleceğim  ne kova yeter ne büyük bir ambar de artık bana "geleceğim" demedi deme yakında bu adam batar.

Bir türlü bitmiyor çilem..

Her akşam ama her akşam bir sıkıntıyla uykuya dalmak. Her akşam seni en çok yıkan şeyleri düşünmek. Hele ki günün iyi geçtiyse... Bir türlü toplayamadım kendimi sevgili blog. Her an yanımda bir sıkıntı taşıyorum. Ambalajından çıkarmamaya özen göstersem de geceleri beni ezip geçiyor bu sıkıntı, ertesi sabah yine paketliyorum ama nafile.. içime işlemiş. Benim kime ihtiyacım var?

neden böyle olamadık ? /// şiir

herkes bir anlam yükledi baharına, sıcağına.. biz ise bomboş bir tren gibiydik, öylece baktık yolumuza hiç düşünmedik ne yolcuyu, ne yolu neden böyle olamadık ? neyi almadık yanımıza güzel günler ne kadar yakındaysa ben o kadar uzaktaydım sana çık süpür kalbinin önünü neden böyle olamadık ? nasıl giremedim kanına gişelerden para atmadan geçmiş gibisin beni de benim gibileri de kandıramazsın kaldım bi başıma neden böyle olmadık ? sen koca kafalı bi manyaksın

Gözlerimi açıp kapadığımda senenin bittiğini fark ettim.

Kulağa ne kadar basit gelse de, öylesine bir sezon geçirmediğimi düşünüyorum. Sezon finalini henüz çekmedim ama son dakika olayı yaşamazsam, heyecanlı başlayıp monoton giden bir perdesini daha yaşamış olacağım hayatımın Yargılarımı tek tek tuğla haline getirip, inanması güç bir duvar haline getirmeyi düşünüyorum. Hatta bu şekilde yeni bir ev, yeni bir şehir, yeni bir gezegen bile kurabilirmişim hissiyatı var. Karışıklığın içinde bu kadar molekül bırakıp giden uzay gemimden hepinize kucak dolusu sevgiler. Size ne düşündüğümü söylemek isterdim ama zaten tahmin etmişsinizdir. Bir adım daha atıyorum mor gezegene.. sevgilerle

Bir bulvardan diğer kulvara..

Çok çok çok çok uzun zaman sonra uzun yazı yazayım dedim. Yazacak bir şeyim cidden olmuyor. Birazcık üşengeçlik de olabilir ama temel sebep yazacak şey olmaması. Üzüntünüzü anlıyor ve gülümsüyorum. Seküler yalnızlık diye bir kavram atmışlar ortaya, herkes de sahiplenmiş arka çıkmış. Çocuğuna isim düşüneni bile gördüm bu konuda. İster inkar edin ister kabullenip twitter da belirtin. Herkes boş yaşıyor, dolu ölüyor. Genç ölmek numara değil, önemli olan vaktinde ölmek. Misyonunu tamamladığınızı düşünüyorsanız buyrun.. Size bu konuda neler düşündüğümü söylemek isterdim ama zaten tahmin etmişsinizdir. İlerleyen günlerde, epey bir şey anlatacağım kendi iç dünyamla ilgili. Şimdilik bu burada kendini hatırlatma ögesi olarak kalsın. Hatırlatmaları pek sevmem, hatırlanan olmak istemem. Söylesene ben neyim Isabel ? sevgilerle

ortada bir kötü hal göremiyorum /// şiir

nesine aldandın bu herifin be kızım yetişemiyor sana stalk hızım bana sorsaydın eğer kendi mezarımı da kendim kazdım yanlış anlama beni rüzgardan etkilenen birini soramadım sana affet niye ödemedin ki vergini tatlı niyetine göz diktin bana ben ana yemek olmak isterdim sana konuşması kolay arkamdan biraz da yüzüme ağla korkma, ben yine teselli ederim bundan önceki jenerasyonlar gibi

Çözümü bildiğin soruyu da yanlış işaretle de tamamlayalım başarsızlığımızı

Eksik değilim boşuna heveslenme, inan bana bu kadar fazla olmamıştım. Kendi kendime yazdığım, sildiğim her şey gibi bu da yanılgıdan ibaret inan. Sen benim için ayna falan değilsin, sen benim için ışık kaynağı hiç değilsin. Sen benim olsa olsa kalbimdeki çıkış yolunun mültecisisin. Seni öldüremiyorum, seni kovamıyorum ama seninle yaşamayı da öğrenemiyorum. Söylesene bana benim için yaşam nedir, yaşamak nedir? Tahmin ettiğim gibisin, söyleyemezsin. Söyleyebilseydin bu kadar ilgi çekici olmazdı. Gitmen gereken yer cehennemin dibi. Bunu temenni olarak algılama, anayasa olarak algıla. Benim hak ve adalet anlayışım olarak algıla. Çünkü senin yüzündeki o habersiz gülümseme daha da büyüyor ve ben kahroluyorum. Delirmedim merak etme, delirmek için yeterince tecrübem var, ayrıca bunu kontrol edecek tecrübem de var. Deli olan sensin, habersizliğin ve boş bakışların. Şurada iki dakika öfke kusturmayacak kadar boşsun.

fazla mı güvendik kendimize, ikimize? /// şiir

yine seni beklediğim saatler  ışıkları kapatıyor tek tek evler kafamın içinde engelleyemediğim o sesler biliyorsun ve anlıyorsun  gel beni öldür deseydim öldürebilir miydin yoksa gerçekçi bir hayalden mi ibaretsin korkma, ben gidiciyim duyuyorsun ve yaşıyorsun fazla mı güvendik kendimize, ikimize? seni geçtim mutluluk benim neyime benim yarımı kopardılar körü körüne susuyorsun ve ışık tutuyorsun 

Çıldırmamak elde değil.

Çıldırmak kelime anlamı ile bir olay veya bir olgu,nesne vs. karşısında hal ve hareketlerinin normal olmaması durumudur. Bilgi birikimimin açıklayabileceği kadarı ile en azından. Her an her saniye çıldırmak üzere olduğumu size teyit etmek isterim. Bir insan neden çıldırır ki, çıldırsa olmaz çıldırmasa yine olmaz. Çıldırmak üzereyken bi dursa düşünse yine yine olmaz. Bu da demek oluyor ki hepimiz çıldırmak zorundayız. Tabii ki olayların ne kadar etkili olduğu da bu konuda önemli bir nokta diyebilirim. Devamsızlık sınırımın neredeyse tükendiği şu günlerde size daha samimi bir bakış açısı ile gelmek isterdim ama zaten ne demek istediğimi tahmin etmişsinizdir. İnsanlar tarafından uğradığım her ihaneti bir çizgi olarak atsaydım zannediyorum muazzam bir paralel çizgiler bütünü oluştururdum. Siz siz olun asla ihanete uğrayacak kadar hiç bir insanlar arayı iyi tutmayın sonra yüzünüzde hoş olmayan bir ifade oluşuveriyor. Takılmamak lazım böyle şeylere sonuçta insan ruhu da bir yere ka

Bence saklayamadım.

Ah güvercinim beyaz eşim, tek dişim. Sevemiyormuş meğer katı kalbim doya doya.. Şarkıyla giriş yapmak da değişik bir sanat. Hepinize merhabalar, bir başka heyecanlı blog yazımla size hoşbulduk gülümsemesi yapıyorum.  Öncelikle, içinde bulunduğum çıkmaz ciddi ciddi çıkmaz. Yani çıkarı yok, ne güzel aylardır karı kız derdimiz yoktur. Kalbim kimde, beynim kimde, vicdanım kimde hiç bilmiyorum. Sen benim arkadaşım olmalısın, kalbimdeki kişi değil.. Buraya hem isim vererek, hem her şeyi anlatarak çıldırmak isterdim ama onu bile yapamıyorum gençler.  Bu konuda size daha fazla şey söylemek isterdim ama zaten tahmin etmişsinizdir. Aylarca beklemek zorunda kalmamak en mantıklısı 

Nefes almadan da yaşayabilir misin?

Eğer yeterince delirmemişseniz, çatınızda rüzgarın etkisi ile oluşan bir çatırtıya ihtiyacınız var demektir. Bu çatırtıyı marketten alamayacağınız gibi, başka bir şey dileseniz olma ihtimali daha fazladır. Lakin bu çatırtı musallat olduğu insanları yavaş yavaş hayatta soğutur. Muazzam evimdeki muazzam bir ayrıntı işte bu çatırtı. Koşu bandından düşerek ara verdiğim sporuma geri döneceğim için pek heyecanlı değilim. Ama zorunluluklar silsilesi cidden insanı kucaklayıp başka bir şehre götürüyor. Bu konuda ne düşündüğümü size söylemek isterdim ama zaten tahmin etmişsinizdir. Onun dışında aşk,meşk,sosyal,ailesel,sağlıksal herhangi bir gelişme yok. Özel hayat bile yok. Bütün gün oturuyorum özet.  günün anlam önemi Herhangi bir sorun olursa ki zaten iyi gelişme olmuyor. Buraya yazmaktan yine memnuniyet duyacağım. Böyle bir otobandayım hiç sağa sola dönüş yok gibi. Hızı mı arttırsam ne yapsam aksiyon yok. Siz siz olun, hiç bir zaman yılışık olmayın.  Sevgilerle

Yanlış yola girdin sola dönecektin.

Upuzun bir süre sonra uzun bir yazı ile geri dönem niyetindeyim. Yazının devamı hakkında bir fikrim yok. Doğaçlama yazmayı düşünüyorum. Lütfen taş ve sopalarınızı başka bir yere koyun. Firstly song.... Haberler iyi, kalmayı beklediğim hayatta kalma sınavından geçer not almışım. Şaşkınlığım gerçekten çok tatlı bir imge idi genel olarak. Çalışıp rehavete geçme şansım da olmayan bu sınavdan mayısa kadar muaf tutulduğumu açıklamaktan neşeli bir gülümseme duyuyorum. Ne yazık ki sosyal olarak pek olumlu şeylerle karşılamadım. Hala daha barışamadığım bir kaç kişi ve yanlış tanıdığım insanlar oldu. Ne kadar tontiş olursanız olun, içinizde minimum sığlık varsa yok sayılması gereken arkadaşlık isteği gibisinizdir.  Aydın'da yaşamak beni çıldırtmıyor ama hoşuma giden yönleri de oluyor. Tek sıkıntı okula gitmek sanırım bu da kültürel açıdan büyük sıkıntı. Gelecek sene yeni şeyler öğrenme aşkım acaba neremden kavrayacak düşünemedim.  2016'da beklediğim iki şey var bir

ben sodayı tek dikişte içerim /// şiir

gündüzleri sanki bambaşka bir ifade takınırsın orada burada, sevmediklerimin yanında yakınırsın bazen meydanda, bazense en kalabalık caddede bakınırsın iki dakikaya geliyorum şunu tutar mısın? şeffaf hayallerin vardır biliyorum senin bu hayattaki rolünü inan destekliyorum düşük faizli kredi gibi davranma bana senden gelecek tek bir mesajı bekliyorum ben sodayı tek dikişte içerim öyle bakma bana, bunlar benim özelliklerim bir de bakmışsın aniden can veririm merak etme ama sana da söylerim

Kimsiniz ve ne iş yapıyorsunuz..

Görmem gereken her şeyi gördüğüme göre rahat ölebilirim düşüncesi ile kavrulan nesle selam olsun. 4 günlük bir adü tatilinin ilk gününden herkese merhabalar. Gece erken yatmama karşın epey geç uyanmam aşırı derecede şaşırttı beni.. Uzun süredir şarkı paylaşmıyordum hatamı maruz görün affedin. Eveeet pazartesi spor adındaki şeye başlıyorum. Eğlence dolu gözükse de bakalım ne kadar işe yarayacak ve şişko profil ne kadar düzelecek. Tabii ki yorulacağım için şimdiden telaşlıyım. Epey de tercihe bağlı bir telaş ama risk alamazsanız hayatınız zor geçer. 7 Şubata da az kaldı hakkımızda önemlisi ^^ Ayrıca gereksiz insanları hayatımdan çıkarttım modlarına girmeden önceki son duraktayım bakalım inecek miyim yoksa şoför beni kandıracak mı Sevgilerle

Elbette uykumuz geliyor bazı salı akşamları..

Keyif alınan her gece gibi salı akşamları da ilgi ve sevgi ister. Özellikle benim gibi 8 saat dersi çarşamba olan üniversiteliler için bambaşka duygulardır. Nedense herkes tatildeyken Adü'nün bu kadar özverili olması şaşırtmıyor değil. Nedense tüm tahminlerimin, itina ile doğru çıkması ne kadar hoş bir olgu. Dışarıda binlerce insan bu özelliği isterdi eminim. Lakin benim de işime yaramıyor sadece kötü olayları tahmin ediyorum. Önlem de almıyorum telaşlanmayın. Size bu konuda ne düşünüğümü söylemek isterdim ama zaten tahmin etmişsindir. Neyse ki tüm zamanların şaşırtıcı idolü olma özelliğimi kaybetmemiş ve bu durumdan hoşnut kalmış bulunmaktayım. Büyük ihtimalle öleceğiz, o yüzden odaklanmamız lazım. Mesela bizi en çok üzen şey ne? Kalp kırıklıkları ? Sosyal yaşam ? Yoksa maddiyat mı? Benim şahsi görüşüm bizi en çok üzen şeyin kendimiz olduğudur ama bunu sempozyum eşliğinde tartışmayı da bir köşeye yazalım. Ayrıca yer çekimi de bizim tarafımızda. Sevgiler.

zira tüm hayaller şerit değiştirir /// şiir

göze hoş gelen mimari yapısıyla elinde tuttuğu tapusuyla gelmiş bir de laf yapıyor otobüste kaptırdığı bozuk parasıyla geçmişe sünger çekemezsin ilerisi bilemezsin zira tüm hayaller şerit değiştirir istersen ol padişah engelleyemezsin otostop çekmek değil yaşamak çözüm yolunu söyliyim realist yaklaşmak bir bakmışın zengin amca da geberir bize lazım olan koşulsuz kucaklaşmak..

İnanıyor musunuz bu şehir beni eritiyor..

Kocaeli adındaki intikam şehrinden bildiriyorum. Bu kış da kar gördük, bu kış da beyazlaştık. Gruptan çıkmayı garantilemesem bu şehirde geçireceğim muhtemel saniyeler hakkında ciddi bir derde tutuşurdum. Bu konuda ne düşündüğümü size söylemek isterdim ama zaten tahmin etmişsinizdir. Cuma akşamı dizinin en kötü bölümlerinden biri bitiyor. Yeni sezon çekimleri hakkında benim de kulağıma bir tüyo gelmedi. Oyuncu kadrosu da şimdilik aynı. Bir kaç ufak ayrılık var sadece. Olsun eldeki malzemeden de bahsedecek, hissedecek şeyler bulurum ben. Uzun bir süre gelmeyeceğim bu eve.. Kan bağımın bulunduğu bir kaç insanı uzun süre görememek demek bu. Dert ediyor muyum? Düzeyli olarak cevaplamak gerekirse; biraz... Keşfedilecek hazine sayısı kısıtlı o yüzden acele etmeliyiz. Öncelikle de ne tarafa düşeceğimize karar vermeliyiz.. Sevgilerle..

mikrodalga fırınla olan münasebetim /// şiir

kısmi yalnızlık kokar benim duruşum insanlığa armağan edemediğim buluşum azıcık ateşte bak nasıl da tutuştum? normalden daha kısa sürüyor buradaki duşum sebebiyeti mandal misali asıyorum kendimi kurur muyum acaba, bozmalı mıyım genetiği yine kaybettim bak flaş belleği durur muyum işaretledim makul seçeneği mikrodalga fırınla olan münasebetim zarar verecek gibi duruyor ey sevgilim tut elimden haydi gidelim ya da senin dediğin olsun, ben alışkınım yalnızlığa nitekim..

Hak ettiğim ölçü birimleri..

Gerçekten elinizden geleni yaparsınız bazen ama karşınızda bir nesne olarak "hiç' görürseniz batağın dibindesinizdir. Uzunla kısa arası bir aradan sonra merhaba. Özet olarak pek mutlu değilim. Hayal kırıklığı yaşıyorum. Hiç bulaşmamam gereken iletişmlere bulaştım. Sonuç ise tahmin ettiğiniz gibi hüsran oldu. Aslında yazının başında size tahmin argümanı vermiştim. Size bu konu hakkında ne düşündüğümü söylemek isterdim ama zaten tahmin etmişsinizdir. Her zaman hayatıma kurallar koyarım. Etki tepki meselesi gibi, karşı taraf ne yaparsa ona göre davranırım. Bu kurallar kalkarsa ya mesele ciddidir ya da kişi. Bu durumda ikinci seçenek ile alakalı ben biraz fazla aştom o kuralları. Beklentilerim ve Yaptıklarım arasında uçurum vardı. Burada altın madalyonu yaptıklarıma veriyorum. Lakin sanırım karşımda beni önemseme ihtimali olan birisi yokmuş. Bu kişiyi size daha önce tanıttım. İlk başta o sert yüzyüze tavrından arınmış birisi gibi geldi ama maske bu kadar çabuk çıkmamalıydı. Za

Doğum günü, doğum günü, doğum günü..

14 Ocak..geldik benim doğum günüme. Kaç yaşıma girdiğimi söyleyip size küstahlık edecek değilim. Yaşlanıyoruz kısaca. Akıp geçen zamana, tecrübelerime, hayatıma baktığımda her yıl bir şeyler ekleniyor. Bu yaşımda da hiç hoş olmayan şeyler eklendi. Mesela annemsiz ilk doğum günüm olacak. Geçen sene bu gün, annem yarım yamalak sesiyle doğum günümü kutlarken gözlerime dolan yaş bu sene olmayacak gibi. Lakin yine de burukluk var ne yapalım. İdeallerimi ve geçmişimi iyi şekilde muhafaza edebildim mi onca yıl bunu bilmiyorum. Her gün değişen fikirler, her gün olgunlaşan görüşler sabit mi kalacak yoksa seneye değişecek mi tahmin edemiyorum. Bildiğim tek şey, "Ben bir bireyim, mutlu olmayı elimden geldiğince deneyeceğim." Kim bilir bu son doğum günüm de olabilir. Hissettiğim son doğum günü de veya ötesi de. Bugüne kadar acısıyla tatlısıyla güzel bir ömür geçirdim. Bakalım ilerleyen zamanlar ne getirecek. Her şeye rağmen doğum günüm kutlu olsun blog :)

Bir şiir olarak kayboluşlar.. /// şiir

mevsimler kimin umrunda? diyemem her şey yolunda belki geri dönersin olur ya beni de delirttin sonunda yargılamam ben nesneyi toplanmadıkça imge konseyi her seferinde unutuyorsun bir şeyi ben kalmışım yalnız bedevi bir şiir olarak kayboluşlar ne kadar samimi bu yokuşlar bozulmamalı karar aldığımız duruşlar cebimdeki sen değil, kala kala kuruşlar..

Çoktandır yeni yıla girmemiştim..

2015...belki de acımasızlık sırasında en başa koyabileceğim bir yıl oldu. Her şeyimi evet her şeyimi aldı benden. Geri verdikleri neredeyse hiç olmadı.. Sene zaten mükemmel(!) başlamıştı somut olarak. Ekimden beri git gide düşüşe geçen annem... Her geçen gün onun o hasta yatağındaki umutsuz halini görmek.. 1 Ocak 2015 akşamı belki de bundan ibaretti. Evimiz sıcak, dışarısı soğuktu. Gelgelim biz ne üşüyor, ne de sıcaktan kavruluyorduk. Annemin elini tutmak, onun o hala bitmeyen yaşama sevincini paylaşmak yetiyordu. Bizimle konuşamaz hale gelmemişti ama yakındı bunu hissetmekle kalmıyor, tıbbı belgelerin varlığı ile emin oluyorduk ama yine de umut..hiç bitmemişti aslında. Onun gülmesi, bizi anlayabilmesi, onu eğlendirmek için çabamıza karşılık vermesi yetiyordu. Tabii ki bunlar sadece o güne ve o günler dilimine aitti. Şubat ayında gitgide tünelin ucunu görmeye başlamıştık. Konuşması azalıyor diye üzüldüğümüz annem, nefes almakta dahi zorluk çekiyordu. Derken gitgide ilerledi, ilerle