Ana içeriğe atla

lin lin lin pestooo

merhaba arkadaşlar bugün de sevdiğim şeyleri paylaşmaya devam ediyorum. nasıl bu blog özge ertal virali yaptıysa biraz da lin pesto virali yapacak. çünkü sevdiğim şeyleri bol bol paylaşmayı severim...

öncelikle kendisi hakkında hiç bir bilgim yok. ismi, cismi, şekli.. hatta insan bile olmayabilir. ancak müzik konusunda benim sevdiğim işler yaptığı ortada.

cem yılmaz paylaşmış, barış özcan videoya koymuş, yorekok outro yapmış, zaytung röportaj bile yapmış. bu durumda beni takacağını pek düşünmüyorum. ilk keşfettiğim zamanlarda iki şarkısına yorum attığımda bana "kalp" ile tepki vermişti. sanıyorum bu bile bireysel tatminkarlık için yeterli.

burada ana nokta, normalde sevmediğim şarkıları bana dinletmesi. yani benim çıkıp yıldız tilbe falan dinlemem çok ilginç olurdu ancak bu kişi bunu başarıyor. "yahu kardeşim ne bu marjinallik havaları falan, şunu dinlemem bunu dinlemem." dediğinizi iliklerime kadar hisseder gibiyim. lakin durum bazı kişiler için böyle. benim gibi asosyal insanlar kendi dünyalarını kurdukları için bazı şarkıları kesinlikle ve kesinlikle dinlemiyorlar. mesela bir şarkının orjinalini asla dinlemeyen birisi, onun lin pesto tarafından coverlanmış versiyonunu mırılanıyorsa bu iş lin pesto'nun başarısıdır. şarkının sözlerinin güzel olması, kurgunun geri kalan kısmında başarı getiremiyor her durumda. allahım bu kadar güzellemeyi insan sevdiğine yapmaz değer bil lin pesto... evet ben de çok mühim biriyim ya ehuhe.


sadece şu resime bile bakarak projenin ne kadar ilginç olduğunu derleyebilirsiniz. aslında keşfedilebilirliği yüksek bir çok detay var. 


her neyse güzellememe şununla devam edeyim. bilen bilir archie hicox diye bir adamım var soysuzlar çetesinde. bu adama hayat veren kişi michael fassbender adındaki sevdiğim bir abimiz. şimdi bu lin pesto hanım bir röportajında, bu adamın filmini çok sevdiğini söylüyorsa otomatikman kanım ısınıyor. 

Sanırım eşleştiremem ama genel olarak Sevgili Pestocuğum bana Michael Fassbender’ın oynadığı “Frank” filmini hatırlatıyor. Birkaç sene önce izlemiştim ama herhalde en sevdiğim filmlerden biri.

yahu sen bana synth dinletmeyi öğrettin, sana ben daha ne diyeyim. yani dünya yuvarlaksa sebebi senin şarkıların falan mı diyeyim. diyemiyorum o sırada aklıma bir şarkısı geliyor onu söylemeye başlıyorum. neyse abartmayalım ama her gün dinlediğim şeyler bu ablamızın şarkıları.

mesela hanımefendiyle kütüklerimiz aynı. ben de bir çorum viraliyim. hatta kendisi gibi böyle değişik isimlerle bir şeyler yapmak istiyorum ama yapa yapa 3 okuyuculu bir blog yazıyorum. napalım bu da böyle bir bakış açısı. yoksa biz de bilirdik cover yapmayı ama değil 82 bin, bu blogu okuyan üç kişi bile beğenmezdi ama neysem.

şimdi mesela bu kadının şöyle bir huyu var. her röportajında kendini pesto olarak mutlu gördüğünü normal hayatını beğenmediğini falan söylüyor. yani ben öyle anladım. birisi çıkıp da "yav kardeşim ne anlatıyon, duydun mu?" falan derse ehuhehe dememek için biraz r yapmam şart oldu. ama yani ben öyle anlıyorum. ama ben bu kişi ile farklı düşünmüyorum. farklı düşüneceğim falan sandını dimi? yok, aslında bunları üreten yine kendisi, pesto falan paralel evrenlere sıkışmış bir lol karakterinden ibaret. ama bu durum şuna benzetiliyor. kendi hayatındaki başarısızlıkları insanı o kadar tetiklerki, yeni yarattığı bir şeyin yani sıfır başarısızlıkla yeni oluşturulmuş bir şeyin, güzel şeyler yapması insanı nirvanaya ulaştırıyo. bu da bu düşüncesin sebebi sanırım. siz ne anlarsınız hayatı muazzam insanlar

yav bir de şu röportaj tayfa neden kadını "on sovdoğon groplor" diye zorlayıp durmuş anlamadım. sonuçta bir şeyler oluşturmuş sunmuş. hep dahasını istiyor bu millet. kızcağız söyleyecek de neleri sevdiğini onları da keşfedip dahasını da isteceksiniz dimi? pü yazıklar olsun insanlığa.

ben şahsen kendisinin sevdiği grupları, müzisyenleri değil kendisinin şarkılarını merak ediyorum. atıp tutuyor akustik falan yapıcaz bir şeyler diye de.. daha göremedik.

ama zeki bir kız olduğu belli.

 Midi klavyede kendi başıma bir şeyler denerken, birleştirirken bunlar ortaya çıktı ve hoşuma gitti. Dedim ki “iyi tamam, böyle devam edeyim”.

rahatlığa bakar mısın? düşünsene dünyayı yerinden oynatacak bir şey icat ediyorsun ve sonrasında; "iyi tamam oldu böyle takılayım az daha." diyorsun. bu zekiliği benden başkasından beklemezdim ama lin pesto burada da şaşırttı beni.

şimdi diceksiniz ki, ya anlatıyon bir şeyler de hani şarkıları nerde? sene olmuş 2068 benim bu yazıya koymamla mı keşfetceksiniz sanatçıyı. neyse koyam bir iki tane de youtube 3 izlenme kazansın;


al işte, lin pesto olmasa ben kesin açar dinlerdim ebru gündeş. aslında her şarkının sözleri güzel de, dediğim gibi kurgusunu yapabilmek iş..



bunu da bazıları beğenmemiş. hele hele.. kızcağız kurgu murgu bir şeyler yapmış belki harcama bile yapmış. birileri de diyo; "osko torzon doho gozooool" aynen kız hiç yenilikçi olmasın kardeşim hatta aynı şarkıyı her hafta paylaşsın.



bir de video açıklamaları çok popüler ya. bayılıyorum bu tarza kesinlikle dış mihraklar bozmasın bu mutluluğu...

bir de haykıracak nefesim vardı. onu da geçen yazıların birinde paylaştım sanırım. paylaşmadıysam da burası onedio içerik listesi değil şarkıları çakıp, iki kelimeyle hit kasayım. ayıp ayıp...

bu arada haykıracak nefesimi connected2 adındaki günah çukurunda değişik kişilere karaoeke atıp yolluyorum. karaokeyi yazış stilimden bu işteki başarımı da tahmin edersiniz herhalde..

insanlar bu hanımı lana del reye benzetmiş ama ben daha çok princess chelsea'ye benzettim. tabii anca popüler kişilere benzedersiniz. siz busunuz abi. 

her şarkısına da, "ooo princess chelsea gelmiş" yazmaya devam edeceğim. kronik fan olmak bunu gerektirir. 

lin pesto hanımın ben iyi yerlere geleceğine inanıyorum ama gelince bozmaz umarım. şurda bir iki türkçe şarkı dinleyebiliyoruz yapma allasen bozma mutluluğumuzu. 

Ben zaten kendi kendime yaptığım besteleri zamanında Youtube’a, Soundcloud’a yükledim ama kimse dinlemedi. 
yazıklar olsun o insanlara. bana atsan sabahlara kadar dinlerdim. valla yüklesin de bir kendimize gelelim. yap şovunu lin pesto.. alem sanatçı görsün. en son sanatçı dediğim kaan boşnak vevoyla klip çekip para kasıyo artık bu dram beni üzüyor. kaan da fena kelleşmiş ya.. hayat işte insanı ordan burdan vuruyor.

bir de bu ablamınızın twitterdan gifle cevap verme huyu var. biz yazsak yallah köyüne der. mesela bu yazıyı yollicam ona inş okur. okusun da mutlu olam değil mi? yok la olmam o kadar da mesela 10 kilo versem daha mutlu olurdum. veya hemen ölsem.. ehuhehe bu yazıda bile dram kasıyorum. çünkü harika bir detayım.

bu hanımefendi ile alakalı jakuzi hayranlığı, internette kullandığı videolar bitince şaşkınlığa uğrayacağı ve muazzam bir ses olduğu da eklenecek diğer şeyler sanırım.

ben çok sevdim umarım siz de seversiniz. artık yeni şarkı atsın da benim diğer intihar bloglarına ara şarkı diye ekler şirin gözükürüm.

seviliyorsun lin pesto 



Yorumlar

  1. bayağı mükemmel yorum olmuş. bi ekşiciden bunu beklemezdim. 'synth pop ve darkwave karşımı yapa(maya)n bok gibi covercı swh swh xD' gibi bir şey yazmanı beklerdim doğrusu. helal lan sana.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

connected2.me rehberi

Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...

bedelini ödedim

 işte yine been işte yine bir yazı..... mer mer mer merhaba... uzun süredir uyumak için kıvrandığım sırada, bir türlü uyuyamamam üzerine kafamdan geçenlerin artık bir şekilde buraya dökülmesi gerektiğine karar verdim. yataktan kalkmadan önce kafamın içinde milyonlarca ışık yılı misali dönen şeylerin hepsi buray aktarılacak mı bu da ayrı bir merak konusu. ama beni biraz tanıyorsanız bunun olmayacağını biliyorsunuzdur.  dostlar... çok yoruldum ya gerçekten bak acayip yoruldum. üstelik bu yorgunluk boş oturmaktan geliyor. hatalar silsilesi öyle bir noktaya getirdi ki hayatımı. hani ufak ufak umutlar tükenir ya o noktaya gelmek üzereyim. bu kadar potansiyelli bir insan nasıl olur da hiçbir şey başaramaz aklım almıyor. elimi neye atsam kuruyor mantığı oluşmaya başladı. bilemiyorum daha ne kadar dayanacağımıı ama ne yüzümde o eski gülüş kaldı ne o heyecan. uyku bile uyuyamuyorum artık. asla rahat değilim vs. vs. uzar gider. buraya sadece neden kötü durumda olduğumu yazsam paragrafla...

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi ...