Ana içeriğe atla

anlatarak bitmiyor

merhaba blog aleminin en dakik ve istikrarlı bloggerı yine karşınızda....

10-15 gün yazı atmayıp, aniden 2-3 gün içinde yazı atınca hayat seni bambaşka birisi yapıyormuş. yazı atmak derken sanırım biraz fazla değişik konuştum. onun doğrusu neydi? ne olmalıydı inanın hiç bir fikrim yok.

eskiden abimin facebook duvarında bir söz görüp facebook adlı sitede paylaşmıştım.

"aşık olduğunu ne zaman anlarsın? bütün şarkılar anlamlı geldiği zaman."

sonra bir arkadaşım altına şu yorumu yapmıştı; "tivorlu ismailin şarkısı da dahil mi?"

evet arkadaşlar yani kesin ve kesin bu hayatta hiç bir şeye anlam yüklememek lazım. o sözü yazan adamı elimde olsa hapse bile attırırım. allahın kekosu böyle aptal aptal şeyler yazarak ne kovalıyorsunuz. zaten günümüz edebiyatçılarının hepsi kız düşürmek falan o işler için edebiyat yapıyor. kadın kişiler de sevdiği beyleri unutmak için böyle şeyler yapıyor. bu konuda kadıncıyız abi adamlar hakkını veriyor. erkek tayfa anca boş yapsın. kafkaokurda dikkatle okuyorum. bütün muhabbet kızlara yanaşmaya dayalı. hani arada çıkıyor. çok sevdim, çok aldatıldım falan ama herkes biliyor ki, elinde fırsat olsa yeni birini koşarak alırsın hayatına.. tabi ki biz bloggerler için geçerli değil. edebiyat yapıyoruz ama kendimizi mutlu etmek için yapıyoruz. ben şahsen blog yazarak kız düşürebileceğimi sanmıyorum. eğer bu mümkünse günde 500 yazı falan atardım.

bugün, birisine "kusura bakma" minvalinde bir mesaj attım. çok tanıdık değiliz. ortak arkadaşlarımız var. zaten beraber geçirdiğimiz vakitlerdeki muhteşem ilgili tavırlarıyla beni ne kadar önemli gördüklerini de biliyorum :d her neyse ben mesaj attım ve görüp bıraktı. yahu  aslında konuda hatam bile yok. benim dışımda gelişen bir şey ve ben yine de incelik olsun diye af diliyorum. bu dünya için fazla mı masumum yoksa dedikleri gibi içten pazarlıklı mıyım. içten pazarlıklı ne demek hala bilmiyorum. ama iyi bir şey değil. genelde insanlar benim için iyi şeyler söylemezler. teyzem dışında bu hayatta beni öven birine rastlamadım. birilerinin övgüsüne bağlı kalarak yaşamak zor iş sanırım.


bahsetmek istediğim bir başka konu da shaileme woodley, kim diye soracak olursanız çok tatlış bir oyuncu. kendisini yıllar evvel miles teller adındaki komedi filmlerinde sevdiğim ama ciddi filmlerde "ağbi sen oynama" tepkisi verdiğim bir abiyle olan filminde tanımıştım. daha sonra yıllar geçerken tabi başka filmler de seyrettim. bu kızı ne zaman izlesem günüm iyi geçiyor. totem midir? değişik bir şey midir anlayamadım. bunu da belirtmek istedim. eğer yıllar sonra bir sorunla karşılaşırsam seçeneklerde dursun. belki denk gelir kim bilir? bu arada milesden daha yakışıklı hissettiğim anlar olmuştu...

ben herhalde kesin aizhemier olacağım, gelecekte geçmişi hatırlamayacağıma dair içimde yüzde yüzün üstünde bir eminlik var.

hazır filmler demişken, lady bird bir kez daha izledim ve oscar almazsa kendimi öperim. sam rockwell abimizin filmi de alabilir ama bu ikisinden başkası almasın. meryl streep oscara doy artık. saorise hanım kan istiyor. gerçi frances ablam alır gibime geliyor ama meryl streep almasında kim alırsa alsın. evet arkadaşlar oscar falan da takip ediyorum. çünkü yapacak şey listem kısıtlı. baya baya film sektörünün içindeyim. böyle bir film izlemeden önce oyuncu listesinin hepsini bir yerlerden hatırlamak harika bir duygu. adamlar resmen farklı farklı filmlerde gördüğün farklı karakterleri bir araya getirip film çekmiş ve sen bunu daha çok merak ediyorsun. neyse lady bird paylaşayım biraz da.. saorise ablamı grand budapestten beri takip ediyorum. brooklyn filminde de harikaydı ama burada cidden çok beğendim.


yüzyüzeyken konuşuruz'un yeni albümünü çok beğendim. kaan boşnak adlı abimizin müzik kalitesini bu kadar yükselteceğini bilmiyordum. adam resmen piyasaya kadıköy falan diye değişik sözler yazarak girdi. şimdi synth olsun, neo-pysche olsun adam resmen çığır açmış. tabi bu kavramların ne demek olduğunu herkesin bilemeyeceği ve bunları kullanıp benim de kendimi bir nane zannetmem dışında. benim en sevdiğim tarz olduğun için söylüyorum. genelde hep ingilizce dinlediğim için türkçe olunca biraz şaşırdım. adamın saçı döküldü, uyuşturucu batağına gömüldü, alkolsüz günü yok ama yine de güzel şarkılar çıkarabiliyor. eskisi kadar sevmesek de takipteyiz kaan bey umarım bir sonraki albüm daha güzel. yine başlığı adamın bir şarkısından çaldım. bana iyi malzeme çıkar bir kaç ay. hiç unutmam "gel benim için değil, yemin ederim değil, başka bi' konu var." geçen bir şarkısını dinleyerek ilk adımımı atmıştım kaan abiye. sonra adam değişik sözler yaza yaza değişik şarkılar yapmaya da başlıyoruz. saç ektirmek için geç değil kral sen hala karizmatik bir john lennon olabilirsin.


demişken bir adet şarkılarını da paylaşayım. çok beğendim valla çizgini bozma kaan abi.
edit : telif yemiş yavvvv neyse yayınlarsa düzenlerim şarkıyı. yüzyüzeyken konuşuruz-esen

sanırım bu seferlik bu kadar. hepinize merci beacuop arkadaşlar valla iyi okudunuz yine yazıyı

sevgiler 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

connected2.me rehberi

Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...

bedelini ödedim

 işte yine been işte yine bir yazı..... mer mer mer merhaba... uzun süredir uyumak için kıvrandığım sırada, bir türlü uyuyamamam üzerine kafamdan geçenlerin artık bir şekilde buraya dökülmesi gerektiğine karar verdim. yataktan kalkmadan önce kafamın içinde milyonlarca ışık yılı misali dönen şeylerin hepsi buray aktarılacak mı bu da ayrı bir merak konusu. ama beni biraz tanıyorsanız bunun olmayacağını biliyorsunuzdur.  dostlar... çok yoruldum ya gerçekten bak acayip yoruldum. üstelik bu yorgunluk boş oturmaktan geliyor. hatalar silsilesi öyle bir noktaya getirdi ki hayatımı. hani ufak ufak umutlar tükenir ya o noktaya gelmek üzereyim. bu kadar potansiyelli bir insan nasıl olur da hiçbir şey başaramaz aklım almıyor. elimi neye atsam kuruyor mantığı oluşmaya başladı. bilemiyorum daha ne kadar dayanacağımıı ama ne yüzümde o eski gülüş kaldı ne o heyecan. uyku bile uyuyamuyorum artık. asla rahat değilim vs. vs. uzar gider. buraya sadece neden kötü durumda olduğumu yazsam paragrafla...

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi ...