Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Günlük etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

düşününce çok güzel

mer mer mer mer mer haba arkadaşlar internet aleminin en tutarlı olayına yine yine yine hoş geldiniz. görüşmeyeli nasılsınız bakalım? ben iyiyim çünkü vizelerim bitti falan harika duygular içindeyim. dünyanın en güzel olaylarından birisinin vizelerin bitmesi olduğunu işaret edebilirim. böyle durumlarda kendimi get a job filmindeki "skeezy d" gibi hissediyorum. çok kral adamdır buradan kendisini anıyoruz.... valla cidden vizelerim bitti. yani abi o kadar rahatladım ki, bir ara her ertesi gün vize olmasının verdiği bir üzüntü vardı... bu arada söylemiş miydim? Florence + Machine, yani kraliçemin olduğu grup albüm çıkartıyor. dünyanın en güzel haberlerinden birisi bu olsa gerek. 2015 yılından beri biz albüm bekliyorduk ve olanlar oldu. dağa taşa "high as hope" yazacağız... üst üste iyi olayların olması beni mutlu ediyor. hatta berbat geçti dediğim vizeden hatrı sayılır bir not aldım diye daha da sevinmiş bir haldeyim.... buraya yazmayarak totem yaptığım bir baş...

bir şekilde, bir yerde, bir zaman....

merhaba arkadaşlar, ben internet alemnini en eğlenceli, en neoliberal, en samimi, en riyakar, en mülteci bloggerı.... nasılsınız bakalım ? ben iyiyim yani iyiyim gibi, iyi yani.... yarın vize var iki tane.. uyumamaya çalışıyorum da biraz. ondan yazı atayım dedim bari. yoksa 1 ay falan kaçırıyorum önceki gibi eheeheh -1 olan okuyucu sayım -2'ye düşmüştür bu hamlemle... her şey gibi bu blog da altın çağlarını yaşadı ve artık gerileme devrine girdi. yakında iroş da gemiyi terk edecek.. olsundu bunlar yazmamak için sebepler değil. tek sebep üşenmem sanırım. bazen şunu anlayamıyorum sevgili blog. herkes dertlerini o kadar abartıyor ki halime şükrettiğim oluyor. birisi size dünyanın en bitik insanı olduğunu söylüyor ve bir bakıyorsunuz aslında öyle değil. sonra aklınıza şüpheler geliyor. e zaten biz insanlar kendi dertlerimizin bile boyutunu bilmiyoruz, başkalarına nasıl bir faydamız olsun ki.. ah ah bir zamanlar oysa ki farklıymış her şey diye avutuyorum kendimi ve devam ediyorum. h...

neler neler

merhaba arkadaşlar.... uzun zaman olmuş yazı atmayalı. kabul etmeliyim ki aklıma bile gelmedi. unutmuşum burayı...... tabi ki bu üzücü senaryo sizi nasıl da derinden etkilemiştir farkındayım. bütün kainat işi gücü bırakıp benim bloguma yazı atmama üzülüyordur. Şimdi güneş yükseliyor ve ben körleşiyorum  (Senin çağırmanı bekleyerek)  Zamanı geçirmek için başka bir içki  (Asla hayır diyemem)  Çünkü özgür olacağım ve iyi olacağım  (Senin çağırmanı bekleyerek)  Çünkü özgür olacağım ve iyi olacağım  (Belki bu gece değil)  sizlerle olmadığım sürede hayatım tamamen aynıydı.. o yüzden anlatacak pek bir malzemem yok. fena halde zayıflamak istiyorum. ama ben bu isteğe sahip oldukça kilo alıyorum. gerçekten acınası bir durum. keşke zayıflayabilsem.. sanırım en büyük zaafım bu olabilir. geçenlerde rüyamda çok önemli birini gördüm. zaten rüyalar dışında hayatımda iyi giden bir şey olmuyor. onlar da nadiren oluyor. genelde annemi gö...

anlatarak bitmiyor

merhaba blog aleminin en dakik ve istikrarlı bloggerı yine karşınızda.... 10-15 gün yazı atmayıp, aniden 2-3 gün içinde yazı atınca hayat seni bambaşka birisi yapıyormuş. yazı atmak derken sanırım biraz fazla değişik konuştum. onun doğrusu neydi? ne olmalıydı inanın hiç bir fikrim yok. eskiden abimin facebook duvarında bir söz görüp facebook adlı sitede paylaşmıştım. "aşık olduğunu ne zaman anlarsın? bütün şarkılar anlamlı geldiği zaman." sonra bir arkadaşım altına şu yorumu yapmıştı; "tivorlu ismailin şarkısı da dahil mi?" evet arkadaşlar yani kesin ve kesin bu hayatta hiç bir şeye anlam yüklememek lazım. o sözü yazan adamı elimde olsa hapse bile attırırım. allahın kekosu böyle aptal aptal şeyler yazarak ne kovalıyorsunuz. zaten günümüz edebiyatçılarının hepsi kız düşürmek falan o işler için edebiyat yapıyor. kadın kişiler de sevdiği beyleri unutmak için böyle şeyler yapıyor. bu konuda kadıncıyız abi adamlar hakkını veriyor. erkek tayfa anca boş yapsın. k...

fırtınalarım olsa da bu ara güneşliyim

herkese merhabalar sayın blog okuyucuları. cumartesi sabahının ilk saatleri içimden bir şeyler yazmak geldi. ancak ne yazacağımı da pek bildiğim söylenemez. başlığa da yüzyüzeyken konuşuruzun yeni albümünden bir parçanın içinden bir söz ekleyeyim dedim. hayal gücüm bu kadar işliyor ne yazık ki. bilemiyorum sayın blog birazcık keyfim kaçık.. peki neden keyfimiz kaçar? bir olay olması şart mıdır? bilmem bence şart değildir. hiç bir şey olmadan da mutsuz hissedebiliriz. ben genelde mutsuz hissederim. bana türlü işkenceler etseniz bile bunun sebebini söyleyemem. çünkü ben de bilmiyorum. kendimi depresyonda hissetmiyorum son zamanlarda. sanırım bir şeyler düzelmiş... kararlar almak istiyorum blog. cesur kararlar. hayatımın yönünü değiştirecek kararlar.  lakin bir türlü olmuyor. peki ne engelliyor beni? üşengeçlik mi? korku mu? yetersizlik mi? inanın bilmiyorum. bir gece kafamı yastığa koyduğumda (bu aralar sabahları koyuyorum :d ), yarın yeni kararlar alacağıma, yeniden başlangıçl...

portakal ağacı

mer mer mer haba arkadaşlar. türkiyenin en kaliteli, en anlamlı, en müthiş, en dakik, en düzenli, en içten ve en yol yakınken geri dönülesi bloguna hoş geldiniz. bir süredir yazı atmadığımı ben de fark ettim. hem bu sorunu çözmek hem de bakalım hala yazabiliyormuşum onu test etmek için yazı atmaya karar verdim. böyle kararları almanın kolay olduğunu zannediyorsanız bu ciddi bir problemdir. nasıl gidiyor hayatınız? benim stabil gidiyor. değişen hiç bir şey yok gibi sanırım. her şey öyle normal ki anlam veremiyorum bazen, ben bir şey nasıl değiştireceğimin bile farkında olmamayı seven ruh haline sahip olmayı sevmiyorum. sonraları öğrendim ki ben aslında hep böyleymişim. sevmediğim bir huyla yaşıyormuşum. ne kadar da can sıkıcı bir olay değil mi? bıyık altından gülmelerinizi hissedebildim şu an. kocaeli maceram sona erdi hatta bir kocaman hafta geçti. sorun şu ki, zaman su gibi akıp gidiyor. böyle zamanlarda kendimi nejat işler gibi hissediyorum. zaten kendimi nejat işler gibi hissede...

sadece söylemek istemiştim

merhaba arkadaşlar evrenin gördüğü en mantıklı kişisel bloga hoş geldiniz. uzun süredir aranızda yoktum. en son doğum günümde hüzünlü bir yazı atmıştım. yoksa hüzünlü değil miydi? bu konu hakkında herhangi bir fikrim yok. sonra yine atacaktım sanırım ama kaynadı herhalde. ne yapalım hayat bazen bazı şeyleri kaynatıyor. memleket adını verdiğimiz yere geldim. aslında tam memleket sayılmaz, hani şöyle açıklanabilir; ailemin yaşadığı yer... ne kadar aile diyebilirsek tabi. aile.. ne kadar güzel bir şey değil mi? neden bilmiyorum, hiç bir kimseyi ailem olarak hissetmiyorum.  bana sanki farklı bir kavrammış gibi geldiğinden sanırım. babamı,abimi,teyzemi hatta babamın yeni eşini bile seviyorum ama onları ailem olarak gördüğüm söylenemez. galiba aile kavramını çok yanlış anladım, belki de hepimiz kandırılmışız. bu konu hakkında fazla şey söylemek istemiyorum. çünkü bunun için çok yorgunum. komünist kafelerinde takılan ve kendini marjinal göstermeye çalışan herkesten nefret ediyorum. ...

yeni bir yaş

yine bir merhaba ile bu yazıma da giriş yapayım bakalım. yaklaşık 15 dakikadır benim doğum şu an sanırım. genelde doğum günü yazımı son dakikalarda yazardım ama bu sene hemen yazmak istedim. sanırım her şeyin değişiği gibi benim de değiştiğim şeyler oluyor. geçen sene 3 farklı kutlama olmuştu bana. hayatımda ilk kez böyle bir şey olmuştu. ama hep insanlara doğum günü olduğunu hatırlatan, bir şeyler beklediğimi sezdiren bendim. çünkü insanlar benim için bir şey yaptığında dünya daha güzel bir yer oluyordu. ben öyle hissediyordum. tabi ben ısrarlara boğmadan hiç kimsenin bir şeyi düşündüğü olmuyordu. sanırım olgunlaşma sürecinin en kötü şeylerinden birisi de bu. yarın herhangi birinin benim için bir şey düşüneceğini zannetmiyorum. bir mesaj, belki bir 1 dakikalık bir konuşma.. ötesinin olması için daha iyi bir insan olmam gerekiyor çünkü. insanların hatalarını kabul eden, onları yargılamayan. kırgınlıkları düşünmeyen. bu sene hiç kimseye hatırlatma gereği bile duymadım. inanın ke...

yepisyeni bir yıl

merhabaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa şu an öyle kafam güzelki size bunu kelimelerle anlatamam. hal böyle olunca yazı atmak da farz oldu. yepyeni bir yıla az evvel giriş yaptım. kesinlikle muazzam bir yıl beklemiyorum yine bok gibi geçecek ama olsun alıştık yapacak HİÇBİR ŞEY yok.... 2017 benim için nasıl geçti????????????????? olgunlaştım.... offfffff ben bu yazıyı yılbaşı akşamı yazıcakmışım yarıda kalmış puhahah herhalde bişiler oldu neyse başlığını şeediyim değiştirmiyim çünkü ben her zaman harika bir blogger olmuşumdur. öncelikle 5 gün gecikmeli de olsa hoşgeldin 2018 kardeşim helal olsun tam zamanında geldin yani biz sıkılmıştık 2017'den falan ağbi 2017 mi kaldı değişim iyi birşey tabi. ancak boş geldin be kanka insan az değişik olay molay getirir. kalbimin orta yerinde bu nasıl monarşi yani delirmek üzereyim. her her neyse biraz 2017'den bahsediyim bari. 2017 benim için nasıl geçti?? yukarıda da bu soruyu sormuşum çok n...

düşüyor tutamıyorum

mer mer mer mer mer mer mer haba arkadaşlar kanalıma pardon bloguma hoş geldiniz. türkiyenin en eğlenceli, en akademik, en sansasyonel, en ferahlatıcı bloguna hoş geldiniz. bugün yine anlamsız, yine gereksiz ve yine acı dolu bir içerik ile karşınızdayım. böyle şeyler yazmayı severim bilen bilir. nasılsınız? ben saçmayım ya. kafamda bir şeyler var ama umarım ilerlemez bu şeyler çünkü hiç keyif verici ve tatlandırıcı bir şey değil. hayatım fare kapanı gibi, o peynire ne zaman elimi atsam bir yerlerim yanıyor ve hoş bir şey değil. yepisyeni bir yıl yaklaşıyor. ona dair daha içerlemiş bir yazı atacağım. bu yazı yılın son yazısı olabilir. özellikle son dönemlerimin tamamen çay içerek geçtiğini düşünürsek hayat apacı bir perde açıyor ve bu perdenin arkasında saklanmak galaktik bir macera değil. ne demiş florence "sometimes I feel like throwing my hands up in the air" bu kadar geoid düşünmek biraz saçmalaşıyor. ve hayat belirli bir noktadan sonra uzaklaşıyor içerlemelerden...

gittikçe derinleşen aslında benim olmayan

merhaba arkadaşlar blogger dünyasının en sansasyonel, en ilgi çekici, en diyalektik, en modern ve en başarısız blogunun sahibi olarak yepyeni bir yazıyla karşınızdayım. böyle zamanlarda ne kadar harika olduğumu bilirsiniz. dünya geoid değilmiş de sanki bambaşka bir şeymiş gibi yaklaşır dururum. öncelikle birlikte olmadığımız süre içerisinde başımdan neler geçtiğini anlatmak isterdim ama tahmin edeceğiniz sürece yine hiç bir anım veya maceram olmadı. hayatımın bu dönemlerini sıkıcı olarak nitelendirsem de hala içimde bu günler yad ettiğimde naif bir gülümseme olacağına dair umudum var. neden diye sormak anlamsız çünkü meteorlar bizi sıyırıp geçmeye devam edecek. dünyanın en harika şarkılarından birisiyle başlamak isterim. çünkü florence olmasaydı sanırım kafayı yerdim.  hayatımı her yazıda farklı şekilde özetlemeye çalışsam da sanırım buna ilgi duyan herkes ana temayı biliyor. bu konuda daha ne kadar kendimi yoracağım bilmiyorum. ama şöyle bir gerçek var sanırım yazmayı...

hayat üç perdelik tatsız bir kabare

mer mer mer haba arkadaşlar. internet aleminin en eğitici, en öğretici, en eğlenceli ve en akılda kalan bloguna hoş geldiniz. ben blogger kişisi. bugün yine dopdolu, yine heyecanlı, yine ileriye dönük umut aşılayan bir yazıyla karşınızdayım. bu filmi bugün izledim. ileride mutlaka hatırlamam gerekicek o yüzden buraya bırakıyorum. siz çok takılmayın bu kısma yine ilk paragrafa kandınız değil mi? bir an inandınız. dediniz kral geri döndü falan. biz demiştik yıllar evvel bıraktık bu işleri diye.... öncelikle youtube adındaki platformda çok güzel alternatif şarkılar paylaşan bir kanal var. işte kaan boşnak falan kadıköy falan anlıyor musun abi biz bu tarz müzikleri seviyoruz falan. işte bu kanal canlı yayın falan yapmaya başladı. ben de denk geldikçe giriyorum. tabi ortam bildiğiniz gibi. erkek tayfa kızlara ehuheheh çekiyor. şirin gözükme çabaları inceden yürümeler falan. tabi ben gelir gelmez hayat hikayemi anlatmaya başladım. böyle karşı cinse salladıkça sallıyorum. rah...

sanki cismim bin ışık yılı sonsuzluğuna eş

buraya ne yazarsam yazayım bir anlamı olmayacak. mesela şu an aklımdan geçen, kafamın içinde yedi yüz milyon kez tekrar ettiğim şeyleri yazıyım ve onları unutmayayım. çünkü bunlar önemli şeyler olabilir veya olmayabilir. bunların cevaplarını bilecek kapasite sahibi olduğumu düşünmüyorum. çünkü kapasite sahibi olmak bana göre değil. yıllar evvel bıraktım ben o işi. çünkü aşama aşama büyüyen bir beklenti furyası bu. sen başardıkça devamı gelsin ister o kocaman bedeninin en tepesinde hüküm süren beyninin içinde, ufacık bir hücre. çünkü böyle olmalıdır senin mekaniğin hücrelerin ister sen yaparsın. onlara hükmetmen demek ne bileyim göktaşı parçalamak gibi bir şeydir. imkansız değildir yani ama zordur. zor olan şeyleri de herkes başaramaz. düşünsenize zor olan şeyleri herkes başarıyor. e o zaman dünyada biz ne yapmaya geldik. herkes her şeyi başarırsa benim ne anlamım kalıyor. böyle olduğunu düşündüğüm için kendimi ezikleme ihtiyacı duymuyorum. belki ben de o iyi zekalı kişilerin getirdiği ...

mutluluğun formulü

mer mer mer haba arkadaşlar ben sevilmeyen blogger. uzun bir aradan sonra sizlerle birlikteyim. burada olmadığım sürede, insan ilişkilerine karşı olumlu ve yaşama sevinci olan bir grup tarafından katledildim. katillerim hala dışarıda... keyifler nasıl? benim valla düşük biraz.. vizelerim pek de iyi gelmedi. böyle durumlarda kendimi soysuzlar çetesi filmindeki daniel brühl gibi hissediyorum. bu tarz durumlarda soğukkanlılığımı korumak zorundayım. bu mesafeden aynı frederick zoller gibiyimdir. bu dünya bana pek bir şey kanıtlamıyor. finansal kriz harici ilgi çekici bir olayım yok. kafkaokur dergisi alarak yaşamımı sürdürmeyi planlıyorum. hayat gerçekten benim için zor durumlara gebe kalıyor. bu üzücü bir şey. uzun süredir dediğim gibi içimde hiç bir şeye karşı en ufak his yok. bunu katıldığım canlı yayınlarda da dile getiriyorum. bu aralar lol oynamaya sardım. yakında ondan da sıkılmaya başlayacağım. vakti doldururken yılların nasıl akıp gittiğini bilemiyorsun. ne demiş florence ...

belki başka yerdedir.

heyyy morali bozuk blogger olarak yine iş başındayım... uzun zamandır beklemiyordunuz beni değil mi? böyle çılgınlıklar yaparak sitemdeki muazzam okuyucu kitlemi şaşırttığım doğrudur.. böyle durumlarda kendimi tom hardy gibi hissederim... sanki her şeyi denedim? yok yok bişi yapmadım. evimde takılıyom gayet relaxım. hiç bir dert tasam yok. ama çıkamadık depresyondan... tavsiyesi olanlar içine atsın. dinleyecek halim yok. aşırı derecede kedist bir insanım... 2 yaşına gireceğiz heyecan var mı? eskiden imla kurallarına falan dikkat ederdim. sonra dedim ki burası benim yerim imlaya noluyo? iyi halt ettim ki bi şey değişmedi yine saçma sapan takılıyom. internet aleminin bilinmeyen depresifi olmak zor olsa gerek... biraz dışarı çıkıp aşkın dibine vurmak? no no ben almıyım. karşı cinsle alaklı yeterince tespitim oldu son zamanlarda. onların işine ben değil daha değişik tipler yarayacaktır. buna eminim. şimdi diceksiniz. yahu kardeşim başka müzik mi yok lin pesto atıp atıp d...

meteorlar sıyırıp geçiyor

merhabaaaaaa, sevilen blogunuzun sevilmeyen yazarı olarak yerimi aldım. bu muazzam sitedeki bir başka yazımla birlikteyiz. bugünü yaşamak dururken,dargınsınız valla yarınlara diyerek muazzam bir giriş yapıyorum. bu hafta bir çok insan ile konuştum. nasılsınız? ben iyiyim footage görüntüleri ve şarkının coverlanışı muazzam. bu hafta çok güldürücü haberler aldım. hala daha kahkaha attığım oluyor. böyle zamanlarda kendimi the hateful eight filmindeki tim roth gibi hissediyorum. söylenecek söz kalmadığı zamanlarda böyle olurum.  ben ile alakalı herhangi bir gelişme yok. yatağımdan yürüyüş yapmak için kalkıyorum. bir tane arkadaşa buluşalım diye mesaj atmıştım geçen herifi ektim bıraktım. kesin darılmıştır... buradan kendisinden özür diliyorum. adamlık köşesinde bugün ben yokum. yarın bi okula uğrayam diyorum.  canım blogumu bütün sosyal medyada paylaşarak okuyucu çekmeye çalışıyorum bu aralar. son çırpınışlarımızda gelin beraber yanalım blog... b...

7 bardak kola içerek hayatımı kaybettim

merhaba sevgili blog severler. bugün diss atıcam.. şimdi top başındayım kullanıcam frikik "kırk yılın başı, önlere oturasım gelmişken bula bula benim oturacağım yerin arkasına oturmayı seçen en sevmediğim şahıs kadın kişisi" kalede durumu çok kritik... bunun doğrusu bu değildi ama zırt pırt söylediğim için buraya da yazam dedim. evet sevgili osman belki de yıllar önce böyle bir şeyi günde 5-6 kere söylüyordun. youtube diss furyası seni de ele geçirmişti çünkü. böyle değişik huyların vardır. nasılsınız ? ben iyiyim. düzeni oturttum. hem okula uykumu almış gidiyorum, hem yemekleri rahat yapıyorum, hem de rahatım. yatağımı çok seviyom. nasıl oturttum o sistemi bilmiyorum. bide şöyle bişi keşfettim. bişi ile uğraşırken açıyorum sesli kitap. efsane eğlenceli oluyor. buradan hepinize teşekkürler. yazım hatalarımla çok mutluyum. bugün şeyi paylaşcam. taylor swift aşkımın harika şarkısını. ağla katy ağla şaşırdınız değil mi? benden böyle şeyler duyulmazdı. art...