merhaba arkadaşlar blogger dünyasının en sansasyonel, en ilgi çekici, en diyalektik, en modern ve en başarısız blogunun sahibi olarak yepyeni bir yazıyla karşınızdayım. böyle zamanlarda ne kadar harika olduğumu bilirsiniz. dünya geoid değilmiş de sanki bambaşka bir şeymiş gibi yaklaşır dururum.
öncelikle birlikte olmadığımız süre içerisinde başımdan neler geçtiğini anlatmak isterdim ama tahmin edeceğiniz sürece yine hiç bir anım veya maceram olmadı. hayatımın bu dönemlerini sıkıcı olarak nitelendirsem de hala içimde bu günler yad ettiğimde naif bir gülümseme olacağına dair umudum var. neden diye sormak anlamsız çünkü meteorlar bizi sıyırıp geçmeye devam edecek.
öncelikle birlikte olmadığımız süre içerisinde başımdan neler geçtiğini anlatmak isterdim ama tahmin edeceğiniz sürece yine hiç bir anım veya maceram olmadı. hayatımın bu dönemlerini sıkıcı olarak nitelendirsem de hala içimde bu günler yad ettiğimde naif bir gülümseme olacağına dair umudum var. neden diye sormak anlamsız çünkü meteorlar bizi sıyırıp geçmeye devam edecek.
dünyanın en harika şarkılarından birisiyle başlamak isterim. çünkü florence olmasaydı sanırım kafayı yerdim.
hayatımı her yazıda farklı şekilde özetlemeye çalışsam da sanırım buna ilgi duyan herkes ana temayı biliyor. bu konuda daha ne kadar kendimi yoracağım bilmiyorum. ama şöyle bir gerçek var sanırım yazmayı seviyorum. geçen iki sürede yalnızca üç kişi olmamıza rağmen bu blogu bırakmama sebebim de bu sanırım.
yani düşünsenize bir insan hayatta var olmaktan o kadar da zevk almadığı halde katlanıyorsa, sevdiği nadir şeyleri yapma hakkı da oluversin. her ne kadar sevdiğimiz şeylerin geneli maddi temele ihtiyaç duyduğu için gerçekleştiremesek de herkes mutlu olabilir diye düşünüyorum.
ne demiş florence; our bodies moving in dark, it takes the pain from me.
her neyse sızlanmanın manası yok. eğer bu tür şeyleri atlattıysan gerçekten harika bir insansın blogger bey.
bir gün bütün bu hikaye bittiği zaman hepimiz belki de yaşananlardan dolayı birbirimize kızmaya devam edeceğiz. lakin ben bu işi henüz gelişme bölümünde hallettim. sonuç bölümünde kafayı yiyecekler düşünsün.
bir gün eğer yeterince biriktirirsem bir roman yazmak istiyorum. tamamen kafamın içinde geçen, hiç bir şeyin sınırlamasanın olmadığı bir roman. yazarsam buradan yayınlarım herhalde. yani belki de o şekilde bir hayalle gerçekten mutlu olacağım. somut mutluluk hepimizin ihtiyacı olan şey burada kesinlikle karşı çıkmıyorum ancak soyut mutluluklar da mümkün müdür? bence mümkündür.
şu sıralar gerçekten olmasaydı kafayı yerdim dediğim bir kaç şey var. belki de bunlar işarettir. belki kendi kendine, belki başka etmenlerle bir kaç parçaya ayrılsan bile, hayat sana bazı eksik parçaları farklı şekilde sunar. sanırım böyle bir oyunun içinde olabilirim. ya da her şey şanstır. bunu bilmek isterdim.
yeni tanıştığım birisi, bana hayatı sevdirmeyi falan düşünüyormuş. sanırım beş veya altıncı mailden sonra o da vazgeçti bu işten. uzaktan ne kadar da kolay geliyor değil mi? yaşantıları sözlerle ekarte edemezsiniz. yeni şeyler yaşatmalı ve bunun üzerine çıkmalısınız. ancak günümüz dünyasında kimsenin bir şey yaşatacak kadar cömert olduğunu düşünmüyorum. keza bu konudaki en büyük beklentim pazartesi günkü sunumda negatif hisler yaşamayıp direk bitirip çıkmak. her ne kadar sunum yapmayı sevsem de, yani bir şeyler anlatmak,aktarmak tam bana göre bir şey olsa da böyle bir sınıfa, böyle bir ortama pek de gidecek bir şey değil benim emeğim. belki başka bir zaman diliminde... ne dersin florence?
tam on yedi gündür karadan uzak bir yerdeyim.
evet biraz döküntülerle dolu bir yazı oldu. buna ihtiyacım varmış sanırım. şimdi daha rahatım. friends izlemeye devam edeyim. ah be destina keşke zamanında zorla izlettirseydin böyle şeyleri bana...
sevgiler
Güzel blog, hayattan siktiri çekip içinde ukte kalan şeyleri anlatmak fena olmuyor tebrikler. Şarkı güzelmiş
YanıtlaSilooo sağolasın sevgili burak bey. artık dört kişiyiz...
Silneva nbr mybbye devammı ��
YanıtlaSilyok yav bıraktık webmasterlığı :d
Sil