merhaba arkadaşlar ben yıllarca atölyede çalıştığı yerde artık masa başı çalışan genç.
nasılsınız bakalım. valla ben gayet iyiyim. bu yazıyı yazarken de mesai saatleri içindeyim. siz düşünün. her yaz olduğu gibi aynı yere geldim çalışmaya ve inanılmaz şeylere tanık oluyorum. ilk gün yalova'ya koca koca direkleri indirmeye gönderdiklerinde , bu senenin de amelelik dolu olacağını düşünürken, kendimi aniden teklifleri,siparişleri vb. işleri incelerken bilgisayar başında buldum. post modern anlayışa göre evrak işlerini yapıyorum. ne kadar mutlu olduğumu tartışmaya açık bırakmakla birlikte. böyle bir yerde bu kadar yükselmeyi beklemiyordum. yaşasın cv doldu.
onun dışında chp'nin adalet yürüyüşüne şahit oldum dükkanda dururken ve eve gittiğimde daha da şaşırdım. adamlar kampı, türkiye'nin en yobaz en dindar mahallelerinden birisi olan benim mahalleye kurmuşlar. mahalle bir gecede evrim geçirdi herkes laikleşti diyebilirim. ancak terk ettiklerinde yine eski düzene geri dönülecek. bu da böyle bir anıdır. ancak kılıçdaroğlu'na cidden kim önerdi burayı o da merak konusu. zaten kamp alanının etrafında en az 100 güvenlik gücü vardı. o mahallede adamın sadece muhalefet lideri olduğu için bile nefretlik olması muhtemeldi haliyle.
böyle zamanlarda kendimi nasıl hissettiğim hakkında fikrim yok. hem çok sıcak, aşırı terliyorum hem de rahat bi işim oldu. ilginç şeyler
felecia'ya bi ara devam edicem. ula zaten hiç kimse okumadı da onu. biraz kırıldım. geri bildirim yapan bi kaç kişi oldu. yoksa biz soruyoruz. yakışmıyor size beni sordurtmak...
saabahlara kadar excel'den sipariş formu hazırlamak istiyorum.
bir de sabah başıma bir olay geldi onu da anlatıyım. otobüste bir kadın kişisi bindi ve dedi ki; "birisi verebilir mi? benim kartta kalmamış." o an var ya o an.. bir tane kaslı yakışıklı ama muhtemelen yalnız bir erkek kişisi hemen fırladı kaslı kollarıyla; "ben basarım!" dedi. ancak o ses tonu efsaneydi. sonra kadına yerini de verdi. ancak.. kadın kulaklığı taktı, ne basılan parayı verdi ne teşekkür etti. yolculuğa başladı. üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. atlamican işte her şeye. ama kız da ayıp birisi çıktı. körfezi kınıyorum az modernleşin
tinder'dan beni beğenen kız attığım mesaja cevap vermedi. ula zaten beni nasıl beğenebildi ona şaşıyorum. genelde tinder'da resimlere bile bakmadan like like diye ilerliyorum. herhalde 1500'üncü denemede birisi denk geldi. o da yanlışlıkla basmış. ah deli kadeeeeer. neyse bari pc başında hesap mesap yaparken fotomu koyam da zengin iş adamı falan havası yaratıyım.
sanırım bugünlerde ileri derecede insülin direncim var.
sevgiler
Şansını tindera bıraktıysan işler vasatlaşır. Sanal dünyandan sıyrılıp insanları gözetlemediğin bir anda bazen mucizeler gerçekleşir der çok bilmiş kişiler ahahahah şaka bir yana artık kendi dünyandan sıyrılmanın zamanı gelmedi mi
YanıtlaSilAslında şansım falan olduğunu düşünmüyorum. Tinder sadece deney gibi bir şey benim için. Eşleşme de olmadığından mütevellit zaten bir şans da olmuyor... Happn da indirdim bak onu atlamışım... Gelelim diğer soruna, kendi dünyamdan sıyrılmak gibi bir şeyi istedem de yapamam. Bazı insanlar, tercihlerini içlerinden geldiği için değil, durumlar bunu gerektirdiği için yaparlar. Sanırım çok güzel bir kariyerim olacak ama diğer konularda artık ben de ümidimi kestim. Vakit doldurmacalarda ilerliyoruz :))
SilPeki sende neden durum bunu
SilEksik yazmışsın... sana daha önce açıkladığımı hatırlıyorum. Hani cevap vermediğin şu son konuşma :) Ben o kadar çok ezildim ki bazı yüklerin altında, artık ne o yüklerle yüzleşecek halim kaldı ne de cesaretim. O sebepten olsa gerek. Bazı şeyleri değiştirecek yetimiz kalmamış..
SilDurum bunu gerektiriyor yazıcaktım eh eksik kalmış bazen klavyeye güvenmemek gerek ayrıca Cevap vermediğim mi en son ben yazmıştım sanki öyle anımsıyorum. Her neyse uygylamanın kurbanı olmuşuz demek ki. Ben insanın bazı yükleri kendinin yarattığını düşünürüm ve yeniden kalkma gücünün de kendinde olduğuna o yüzden yeniden söylüyorum ki değiştirebiliriz bazı şeyleri
SilSenin açından belki işler daha güzel gidiyor veya gidebiliyor olabilir. Ancak bütün her şeyi, ve yaşanmışlıkları o masaya serdiğimde, ben herhangi bir çözüm bulamıyorum. Hal böyle olunca da, daha fazla eklentiyle o masayı kirletmektense üzerine bir örtü sermeyi yeğliyorum...
SilPeki serdiğin örtü işe yarıyor mu ne kadar görmemezlikten gelebiliyorsun her şeyi
SilArtık her gün ölmeyi dilemiyorum. Biraz boş yaşıyorum ama sadece yaşıyorum.Çevredeki etkenler,insanlar, kişiler hepsi geçici. Bir şeyi motto edindim, hayat zaten bizi koparacak o yüzden eğlenmeye ihtiyacım var. Gibi gibi şeyler. Yalnız başıma bir yerde ölsem de, kalabalık bir ailede ölsem de bir şey fark etmeyecek artık diyelim..
SilÇok şey farkedecek sen kendin gibi olmayı unutacaksın, bir başkası gibi yaşamaya başlamışsın bile baksana
YanıtlaSilDediğim gibi bazı şeyleri değiştiremeyince, başkası gibi yaşamak pastanın süsü oluyor. Aslında bir başkası oluyorsun ve öyle devam ediyorsun. Mucizelere inanmak da bir çözüm yolu tabii ki
YanıtlaSilMucizelere inanma sadece kendin olmak için yaşa. Şu hayattaki en büyük mücadelem buyken başkasın bu mücadeleden yenik düşmesine tahammül edemiyorum
SilBu gibi durumların seni hırslandırması lazım değip mi ? Bahse varım benden daha iyi durumdasındır. Hatta görkemli düşüşünü de yaşamamışsındır. Hal böyle olunca, o malum kaybedenlere bir başarı hikayesi olarak dönmek daha olası
SilAhahah ne yazık ki o popüler bir hikayelerden biri olmak istemem. Ayrıca bana göre mücadele kazanılan bir şey dğeildir heleki söz konusu kendimizken. Mücadeler hiç bitmez
SilMücadele kaybedilen bir şeymiş sanırım. Ya da kaybedene kadar sürüyormuş. Ben pes ettim sen yılma bari :)
SilPes etme, bu yarışın kaybedeni ya da kazananı olmamalı. Neyse fazlaca yer ettim burda şey derler bilirsin kaçtım ben ama sen kaçma
YanıtlaSilBir kulağımdan girip, diğerinden çıkıyormuş gibi değil de. Fazlaca imkânsız öneriler gibi :)) kira bedelini artık devam ettirdiğin mücadeleler ile ödersin yer mühim değil.
YanıtlaSil