Ana içeriğe atla

Dengesel sıkıntılar..

şaşırmak gereksiz
bence bir çoğu tecrübesiz
genellemeye tabi tutulmuşlar
hakaretler yersiz.
bilirsiniz ki onlar zaten evsiz
sonra karşınıza dikilir keyifsiz
amerika'dan önce bulunmuşlar.
haydi şimdi eleştir.
tüm geçmişini 
fayda yok
sen kaybolmuş bir kutup yıldızısın
kendine faydan yok ki
yol gösteresin


"şarkıyla alakalı pek cümle kurmak istemiyorum, zaten dinleyince gerekli analizi yaparsınız."

Kaybettiğimiz dakikaları aradığımız yerlere başka bir bakış açısıyla yaklaşsak bence daha mutlu bir toplum olurduk. Toplum fayda ister, toplum özveri ister. Toplum sevgi vermez, toplum tolerans göstermez...

Belki başka bir yalnızlık şarkısında yine beraber ritim tutmayı isterdim. Kullanacağım cümleler kimisini rahatsız ederken, kimisini bir boşluğa sürükleyebilir. Belki bir macera, belki bir aksiyon. Adını kim koyarsa koysun. Bu konuda pek yorum yapmak istemiyorum. Zaten ne demek istediğimi tahmin etmişsinizdir.

Şaka gibi..Bir hafta oldu ve ben hala yazıyorum. Belki şuursuzca yazıyorum ama yazıyorum işte. Bu hayatta en iyi yaptığım şey. Sorgusuz sualsiz yazıyorum. Kedileri sevdiğimi daha önce söylemiştim. Kim bir kedi mırıltısıyla son nefesini vermek istemez ki..


Haftanın sonu gelmiş çatmış. Tabii ki yarın için bir planım yok. Daha ilerisi için de yok yanlış anlaşılmasın. Aslında tek planım birileriyle düşündüklerimi paylaşabilmek, bu konuda cinsiyet ayrımı yapabilecek egoyu çoktan aştığımı düşünüyorum. Mevlana'nın o çok konuşulan sözünü size hatırlatırım.

Dün gece liseden İngilizce öğretmenim bana mesaj attı Whatsapp'dan; "Osmancım nasılsın oğlum?" 

Üç kelime beni bu kadar mutlu edemezdi herhalde. Kendini bu kadar soyutlayan bir insana böyle güzel yaklaşmak her zaman unutulmaz şeylerdir. Gerçekten çok ihtiyacım vardı içimi dökmeye. Dökemedim, cesaret edemedim. Burada yazarken bile dökemiyorum. Bu kadar cesaretsiz olmam kendimi yiyip bitirse de, ne zaman pes edeceğim konusunda belirgin fikirlerim var.

Gerçekten şu an uzakta olan benim, bırakın telefon gelmesini, telefon açacak kimsesinin olmaması çok ayrı bir denklem. Ne özlediğim bir ailem, ne de paylaşımda bulunabileceğim arkadaşlarım var benim. Tabi ki beni seven insanlar onlara haksızlık etmek istemem. Ama içimdeki o kilitli kapıyı açabileceğim kadar sevildiğimi asla düşünmedim. Belki bir gün,, neden olmasın?

"Saldırır sesim, büyür ellerim
Seni görmedim, seni görmedim."


Aradığım kesinlikle aşk değil. Buna birilerini inandıramıyorum. Dünya sadece kendi beyinleri etrafında döndüğü için attığım her adımda başka hikaye arıyorlar. Aslında vardı bir sırdaşım, ben uyanana kadar sırdaşımdı açıkçası. Tabii ki beni seviyor ve değer veriyor. Ama sadece bunlar var. O kişi, hatta o iki kişinin gözünde ben sadece bir uyduyum ve asla gezegen olamayacağım.

Kendi gezegeninde uzaylı olan bana da bir gün o aradığı dost gökten düşecektir buna da eminim. 

Yeterince ciddiyetli bir yazı yazdığımı düşünüyorum. Bu konuda söylemek istediğim şeyleri yine çöpe atıyorum. Geri dönüşüm her zaman ihtiyaçtır.

Sevgiler.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

connected2.me rehberi

Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi ...

oturmaktan sıkılmadım

merhaba arkadaşlar ben yıllarca atölyede çalıştığı yerde artık masa başı çalışan genç.  nasılsınız bakalım. valla ben gayet iyiyim. bu yazıyı yazarken de mesai saatleri içindeyim. siz düşünün. her yaz olduğu gibi aynı yere geldim çalışmaya ve inanılmaz şeylere tanık oluyorum. ilk gün yalova'ya koca koca direkleri indirmeye gönderdiklerinde , bu senenin de amelelik dolu olacağını düşünürken, kendimi aniden teklifleri,siparişleri vb. işleri incelerken bilgisayar başında buldum. post modern anlayışa göre evrak işlerini yapıyorum. ne kadar mutlu olduğumu tartışmaya açık bırakmakla birlikte. böyle bir yerde bu kadar yükselmeyi beklemiyordum. yaşasın cv doldu. onun dışında chp'nin adalet yürüyüşüne şahit oldum dükkanda dururken ve eve gittiğimde daha da şaşırdım. adamlar kampı, türkiye'nin en yobaz en dindar mahallelerinden birisi olan benim mahalleye kurmuşlar. mahalle bir gecede evrim geçirdi herkes laikleşti diyebilirim. ancak terk ettiklerinde yine eski düzene geri dön...