Ana içeriğe atla

hikaye /// üstünlük göstergesi

-gözünün tam altına yediği yumrukla zihninde oluşan öfke ve sinir paradoksu rehin almıştı iradesini. Karşılık verecek gücü bulamadı. Yere baktı sanki yerde kurtarıcı bir asa var gibi. Zaten yere bakmaktan başka seçeneği yoktu. Kafasını kaldırdığı an yiyeceği ikinci bir yumruk, zaten azalarak yok olan baskıcı rejimini demokrasiye çevirecekti. Başka bir plan üzerinde yoğunlaşmak istedi. Tüm kalbiyle kaçmayı istedi. Kaçamadı..

Karnının gurultusu, beynine biraz geç yansısa da, yemek yemenin olağan bir eylem olduğu kanısı sardı tüm damarlarını. Adımlarını sıklaştırarak yemekhaneye doğru yöneldi. Yanında arkadaş diyebileceği birisi yoktu, belki bir tanıdıktı. Gözlemlerine ve değerlerine ne kadar uygun olduğu saatlerce süren bir sempozyumda da tartışılabilirdi. Usulce sıraya girdi. Tanıdık diye nitelendirdiği insanla sohbet etti. Sohbet etmeyi saniyelik eylem olarak görenlere inat süreyi olabildiğince uzun tuttu. O kadar ilginçti ki elinde tepsiyle masaya oturduğunda bu eylem hala devam ediyordu. Önce yutkundu sonra şaşırdı. Belki de yanlış benliğini almıştı sabah evden çıkarken.

Kafasını kaldırmayı adet olarak görmediği için, yemek yeme açısı her zaman yemeğe doğru olan bir şahsiyetten beklenmedik şeyleri yaptı ve kafasını kaldırdı. Onlarca yemek yeme ihtiyacı hisseden insanla bir voltran oluşturmuş ve kendinden tiksinmiyordu. Sanki bir fazlalık vardı bu yemekhanede, onun içini hoş eden bir ışık misali. Zaten kafasını o ışığa çevirdiğinde, kalbinin ne kadar da çevrimiçi bir icat olduğunu hatırladı. Yemeği sanki yemiyor. binlerce mikroskobik sevimli canlı efendilerine hizmet ediyordu. Cesaretin bedava olmadığı zamanlardan geldiği için kronik bir çekingendi. Zaten yemekhanede bulunan hiç kimse onun neden ayağa kalktığını ve o ışığa doğru yürüdüğünü açıklayamazdı. 

Adımlarında ne hızlılık ne yavaşlık saptanmadığı için ışıkla buluşması ortalama bir zamanda oldu. Dudaklarının arasından çıkan bir kaç kelimeyle açıldı günün özeti programı;

-merhaba seninle tanışmak istiyorum
+hayır
-peki iyi günler

Üzücüydü ve bir o kadar da yeni nesil akıllı telefon kılıfı..

(kesinlikle parodidir, ben böyle bişi yaşasam bunu sizinle paylaşmazdım.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

connected2.me rehberi

Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi ...

oturmaktan sıkılmadım

merhaba arkadaşlar ben yıllarca atölyede çalıştığı yerde artık masa başı çalışan genç.  nasılsınız bakalım. valla ben gayet iyiyim. bu yazıyı yazarken de mesai saatleri içindeyim. siz düşünün. her yaz olduğu gibi aynı yere geldim çalışmaya ve inanılmaz şeylere tanık oluyorum. ilk gün yalova'ya koca koca direkleri indirmeye gönderdiklerinde , bu senenin de amelelik dolu olacağını düşünürken, kendimi aniden teklifleri,siparişleri vb. işleri incelerken bilgisayar başında buldum. post modern anlayışa göre evrak işlerini yapıyorum. ne kadar mutlu olduğumu tartışmaya açık bırakmakla birlikte. böyle bir yerde bu kadar yükselmeyi beklemiyordum. yaşasın cv doldu. onun dışında chp'nin adalet yürüyüşüne şahit oldum dükkanda dururken ve eve gittiğimde daha da şaşırdım. adamlar kampı, türkiye'nin en yobaz en dindar mahallelerinden birisi olan benim mahalleye kurmuşlar. mahalle bir gecede evrim geçirdi herkes laikleşti diyebilirim. ancak terk ettiklerinde yine eski düzene geri dön...