Ana içeriğe atla

Kafayı nasıl yedim????

Hani 4 Milyon izlenen YouTube videonuzda aslında bomboşluk hissi vardır ya öyle uyandım bu sabaha. Aslında sabah uyanmadım, şimdi sabah olacak yani birazdan uyuyacağım. Odamdaki sinek ne yapıyor diye düşünürken aynı anda hayat gizemini araştırıyorum sabahlara kadar. En yakın medikal tesiste yoğun bakıma alınma hislerimle paralel devre kurdum.

Forrest Gump'daki Jenny, Benjamin Button'daki Daisy, 500 Days of Summer'daki Summer gibi bir ruh hali içindeyim. Karşı tarafın hayatını mahvedebildiğim kadar mahvedeyim sonra da Starbucks'da çay içerim hissi. Cidden bu üç karakterin de hayatımda olmasını çok isterdim. Çünkü hayatımda bir karakter yok. Meet Me Halfwat klibinin sonundaki gibi ölmek istiyorum. Gerçi yaşamak da güzel ama benim öyle sanma ihtimallerim de var.

Vizelerden sonra içimdeki kıpırtının bambaşka bir hal almasını beklemiyordum. Özellikle 780 metrekare öğrenci evimde yapayalnız kalıp mutfağı perişan etmenin YouTube da kaç tık alacağını düşünürken edindiğim hissiyatla. Günde 34 bardak çay içerken sanki her bardağın bu kadar çabuk soğumasının cezasını keşfedilmemiş ama içinde uzaylılar olan gezegenlere bağlıyorum. cidden kafayı yedim ya. Öyle böyle değil sanki kafama birisi tüfek dayadı da slime yapmazsam vuracağını söylüyor. Sahiden yav slime neydi ? Kimin için vardı? Haklısın çok fazla YouTube videosu izlemeye başladım. Yazım telif yiyecek diye korkuyorum. Blog 1 yılını doldurduğunda içimden şunları geçirdim acaba neden hala yazıyorum ? Ama sonraki yazılarımı biraz okuyalım derken aslında defalarca söylediğiöi fark ettim. Bu olay saç dökülmemi hızlandırmakla birlikte hayatımda harcadığım en boş saniyeler kuşağına aday oldu. Cidden böyle bir kitap çıkarsam çok satar mı? Bi arada pucca vardı onun serisini okuyordum. Böyle güzel ve değişik anılar.

Efendim müstakbel platonik aşkımın içinde bulunduğu durumlar var sanırsam. Attığı twitlerde hep bir bıkkınlık, hep bir intihar ihtimali yaratıyor. Cesaretini naftalim döktüğüm sandıktan çıkartıp; neyin var mesajı atmayı çok istesem de, yolda gördüğü veya onu durdurup saatini soran bir insanın sorusundan daha dikkate değer bulmayacağından bu eylemi gereksiz buluyorum. Ne yazıktır onun bu ruh halini ondan başka değerlendirmeye sokup, kaygı solu bakışlarla ne olacak moduna giren kişi de benim. İnsan sevdiğinin üzülmesini mutsuz olmasını isteyemiyor ne yazık ki. Yalnızlıktan çatlasa da.

Size bu konuda ne düşündüğümü söylemek isterdim ama zaten elektrikli ısıtıcının günde kaç para elektrik yakacağını hesaplayarak tahmin etmişsinizdir.

Bugün iroş bana, senin bu haline çok üzülüyorum dediğinde cidden tebessüm etmiştim. Hala hatırlanmak güzel

Sevgiler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

connected2.me rehberi

Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...

bedelini ödedim

 işte yine been işte yine bir yazı..... mer mer mer merhaba... uzun süredir uyumak için kıvrandığım sırada, bir türlü uyuyamamam üzerine kafamdan geçenlerin artık bir şekilde buraya dökülmesi gerektiğine karar verdim. yataktan kalkmadan önce kafamın içinde milyonlarca ışık yılı misali dönen şeylerin hepsi buray aktarılacak mı bu da ayrı bir merak konusu. ama beni biraz tanıyorsanız bunun olmayacağını biliyorsunuzdur.  dostlar... çok yoruldum ya gerçekten bak acayip yoruldum. üstelik bu yorgunluk boş oturmaktan geliyor. hatalar silsilesi öyle bir noktaya getirdi ki hayatımı. hani ufak ufak umutlar tükenir ya o noktaya gelmek üzereyim. bu kadar potansiyelli bir insan nasıl olur da hiçbir şey başaramaz aklım almıyor. elimi neye atsam kuruyor mantığı oluşmaya başladı. bilemiyorum daha ne kadar dayanacağımıı ama ne yüzümde o eski gülüş kaldı ne o heyecan. uyku bile uyuyamuyorum artık. asla rahat değilim vs. vs. uzar gider. buraya sadece neden kötü durumda olduğumu yazsam paragrafla...

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi ...