Uzun süre yazmicam sandınız değil mi? Doğru tahmin ettiniz. Aslında kendim hakkında o kadar tutarsız düşüncelerim var ki. Ben anlatsam da dünya anlamaz gibi geliyor. Durup dinlenmek için çok geç olduğu bu zamanlarda, niteliksiz kalmış o son bakışımı da atıp biraz içimi dökmek istiyorum.
Hata yapmak...
Neden hata yaparız ? Bazen kendi çıkarlarımız için, bazen gelecekteki tehlikeleri önlemek için, bazen de başkalarının iyiliğini kendimizce düşündüğümüz için. Oysa kendi kendine kurulan bu düzeni hiç ellemesek daha güzel olmaz mıydı?
Kararsızlık..
Kararlarımızın arkasında olmamız gerekiyor. Aslında ben kendi kararlarının hep arkasında oldum. Birisi bana; "Hey ne yaptığını sanıyorsun?" dediğimde, sanki çok masummuş gibi; "Kendi yolumda ilerliyorum." demeyi bilirim. Peki ya pişmanlık? Bunun neresinde nasıl yer edinir hiç yaşamadım. Hayatımda kendim dışında hiç kimseyi düşünmemiş imajı çizsem de, aslında kendimden çok hep başkalarını düşündüm. Düşündüğüm için de kararlarım genelde hep hataya dönüştü bireysel olarak. Şimdilerde hiç kimsenin göz gezdirmediği, bir zamanların gözde edebiyat dergisi kıvamında süzülüp duruyorum.
Korkmak...
Korkmanın tanımı aslında o kadar da yüzeysel değil. İnsanlar genelde belli ettiklerinde korktuğunu anlarız. Bir de bunun içsel olayları var. Dışarıya ne kadar da harika hissettiğinizi lanse edebilirsiniz. Hiç kimse de sizin asıl korkunuzu bilemez. Korkmak yeni yüzyılda her ne kadar zayıflık göstergesi olsa da bunun bir de başkalarını üzmeme stili vardır ki. Hani hata olarak gördüğümüz kararlardan bir nebze de olsa korkarız.
Düşünmek...
Bazen sabaha kadar, bazen günlerce, bazen ise çayınızdan bir yudum alıp onu yerine koyana kadar geçen sürede düşünürüz. Kafamızdan kim bilir neler geçer. Her düşüncemizi beli etseydik, dünyada hiç kimse işsiz kalmazdı. İnsanların düşüncelerini tedavi eden yeni nesil bilim dalları bile ortaya çıkardı. Düşünmeyi kelime olarak, birisini düşünmek tarzında da kullanırız. Bazen özlemektir, bazen kötülük planlamaktır, bazen ise onu kendinizden korumaktır. Düşünerek bulduğunuz her çıkış yolu, size bir anahtar vermeye eğilimli olsa da, doğru kapıyı açan anahtarı verip vermediğini ancak, hata olarak gördüğünüz kararlardan korkunuzu düşünerek anlarsınız. Sıradaki düşüncem işte bu onaylamada benimle olsun isterdim.
Mecburiyet ilkesine göre o kadar da perişan etmeyen davranışları, aniden ve tutarsızca uygulamak da çağın en ilginç hastalıklarından biri.
Orada birisi var biliyorum, ve sürekli benimle uğraşıyor. Teşekkürler uğraşların için ama benim çözümlerim arasında yardım almak yok. Olsa olsa, fotosentezden mahrum bırakılmış bir bitkiyle aynı kaderi yaşayan bir hayat olurdu bu olay.
Şimdi her ne kadar beni seven, bana değer veren, en azından aşağıya ip sarkıtarak bana yardım etmeye çalışan insan varsa hepsini başarıyla uzaklaştırdığıma göre, yeni bir trend başlatma zamanı..."Sıfır insan,sıfır sorun"
Heeey bireysel algılama, burada sorun olacak birisi varsa o benim. Siz bir botanik bahçesisiniz ve ben de henüz ilk günündeki bahçıvanım. Sizi tecrübesizliğim ve tedirginliğim ile yok edebilirim. Güvenlik prosedürü olmalı değil mi hayatta. Bu bahçıvan da işsiz kalmalı ve hiç birinize zarar vermemeli. Belki o zaman kendi kendine bir karar verir. Değişime inanır ve yeni bir yola sapar.
Son dediğime aldanmayın, umudum olsaydı zaten arkamda hiç kimseyi bırakmazdım. Yarın belki de hayatıma en mükemmel insan çıkacak, herkese yapabildiğim gibi önce kendimi sevdireceğim sonra da hayat mahvetmek potansiyeli ile ona hiç iyi şeyler yapmayacağım. Kaderden ziyade alışkanlık diyelim. Boş insan olma alışkanlığı.
Ara falan demicem, kafama eser ise yine yazarım. Lakin beklentiniz olmasın. Benim kendimden, veya duygularımdan olmadığı gibi
Hoşçakalın
Hata yapmak...
Neden hata yaparız ? Bazen kendi çıkarlarımız için, bazen gelecekteki tehlikeleri önlemek için, bazen de başkalarının iyiliğini kendimizce düşündüğümüz için. Oysa kendi kendine kurulan bu düzeni hiç ellemesek daha güzel olmaz mıydı?
Kararsızlık..
Kararlarımızın arkasında olmamız gerekiyor. Aslında ben kendi kararlarının hep arkasında oldum. Birisi bana; "Hey ne yaptığını sanıyorsun?" dediğimde, sanki çok masummuş gibi; "Kendi yolumda ilerliyorum." demeyi bilirim. Peki ya pişmanlık? Bunun neresinde nasıl yer edinir hiç yaşamadım. Hayatımda kendim dışında hiç kimseyi düşünmemiş imajı çizsem de, aslında kendimden çok hep başkalarını düşündüm. Düşündüğüm için de kararlarım genelde hep hataya dönüştü bireysel olarak. Şimdilerde hiç kimsenin göz gezdirmediği, bir zamanların gözde edebiyat dergisi kıvamında süzülüp duruyorum.
Korkmak...
Korkmanın tanımı aslında o kadar da yüzeysel değil. İnsanlar genelde belli ettiklerinde korktuğunu anlarız. Bir de bunun içsel olayları var. Dışarıya ne kadar da harika hissettiğinizi lanse edebilirsiniz. Hiç kimse de sizin asıl korkunuzu bilemez. Korkmak yeni yüzyılda her ne kadar zayıflık göstergesi olsa da bunun bir de başkalarını üzmeme stili vardır ki. Hani hata olarak gördüğümüz kararlardan bir nebze de olsa korkarız.
Düşünmek...
Bazen sabaha kadar, bazen günlerce, bazen ise çayınızdan bir yudum alıp onu yerine koyana kadar geçen sürede düşünürüz. Kafamızdan kim bilir neler geçer. Her düşüncemizi beli etseydik, dünyada hiç kimse işsiz kalmazdı. İnsanların düşüncelerini tedavi eden yeni nesil bilim dalları bile ortaya çıkardı. Düşünmeyi kelime olarak, birisini düşünmek tarzında da kullanırız. Bazen özlemektir, bazen kötülük planlamaktır, bazen ise onu kendinizden korumaktır. Düşünerek bulduğunuz her çıkış yolu, size bir anahtar vermeye eğilimli olsa da, doğru kapıyı açan anahtarı verip vermediğini ancak, hata olarak gördüğünüz kararlardan korkunuzu düşünerek anlarsınız. Sıradaki düşüncem işte bu onaylamada benimle olsun isterdim.
Mecburiyet ilkesine göre o kadar da perişan etmeyen davranışları, aniden ve tutarsızca uygulamak da çağın en ilginç hastalıklarından biri.
Orada birisi var biliyorum, ve sürekli benimle uğraşıyor. Teşekkürler uğraşların için ama benim çözümlerim arasında yardım almak yok. Olsa olsa, fotosentezden mahrum bırakılmış bir bitkiyle aynı kaderi yaşayan bir hayat olurdu bu olay.
Şimdi her ne kadar beni seven, bana değer veren, en azından aşağıya ip sarkıtarak bana yardım etmeye çalışan insan varsa hepsini başarıyla uzaklaştırdığıma göre, yeni bir trend başlatma zamanı..."Sıfır insan,sıfır sorun"
Heeey bireysel algılama, burada sorun olacak birisi varsa o benim. Siz bir botanik bahçesisiniz ve ben de henüz ilk günündeki bahçıvanım. Sizi tecrübesizliğim ve tedirginliğim ile yok edebilirim. Güvenlik prosedürü olmalı değil mi hayatta. Bu bahçıvan da işsiz kalmalı ve hiç birinize zarar vermemeli. Belki o zaman kendi kendine bir karar verir. Değişime inanır ve yeni bir yola sapar.
Son dediğime aldanmayın, umudum olsaydı zaten arkamda hiç kimseyi bırakmazdım. Yarın belki de hayatıma en mükemmel insan çıkacak, herkese yapabildiğim gibi önce kendimi sevdireceğim sonra da hayat mahvetmek potansiyeli ile ona hiç iyi şeyler yapmayacağım. Kaderden ziyade alışkanlık diyelim. Boş insan olma alışkanlığı.
Ara falan demicem, kafama eser ise yine yazarım. Lakin beklentiniz olmasın. Benim kendimden, veya duygularımdan olmadığı gibi
Hoşçakalın
Yorumlar
Yorum Gönder