"...abimin mezuniyetine gitmişlerdi annemle babam. bense işe gidip geliyordum. yaz ayları o kadar cesur değildi. en azından otoriter babam için. bir kaç gün yalnız geçirdim evde. alışkındım daha öncesinden. 2 senedir rahattık ama, annem evdeydi. geldiler çanakkaleden benim umrumda değildi hayat. meğersem yolda kavga etmişler. babam araba sürerken kendisine, " dikkat et, aman, yavaş kullan" denildiğinde sinirlenen bir tip olduğu için kırmış annemi. ilk kez olan bir şey değil tabii ki. ama yol uzun olunca hasarı da çok olmuş. büyük kavga 1 hafta suskunluk getirmişti eve. babam bana öfke, annem ise merhamet vermişti. zaten işten geldiğimde kimseyi görecek gözüm yoktu. annem bir gün dedi bize; "benin kolum ağrıyor." benim için ne kadar önemsiz bir detaydı. dimi sonuçta basit bir kol ağrısı. neler atlatmıştı annem. tabi ki esas düşünce bu değildi. o kadar yorgundum ki kendimce, umursayamamıştım. gittiler doktora abimle, ben yine o ara iş falan. hiç unutamıyorum dağın başındayız, telefon çaldı açamadım. sonra bir mesaj sesi..abim yazmış; "annemde yine tümör nüksetmiş 4 gün sonra ameliyat olacak." yine farkına varamadım.. ne olacak atlattı kaç kere, bunu da hallederiz. hem tümör abartıldığı gibi değilmiş. her seferinde matem havası oluyor, sonra annem kurtuluyordu. bu sefer tek fark kolu tutmuyordu. öfkeden deliye dönen, sorumsuzca evi bağırışları ile inleten babam hastalık olunca kediye dönmüştü. böyle olurdu çünkü istediğiniz kadar kötü olun, ama kötü günler sizin kendinizi kanıtlamanız için yeter. dünyanın en fedakar insanı gibi davrandı ameliyattan önce. sanki bugüne kadar da öyleymiş gibi geçmişi anımsamalar falan. neredeyse inanacaktım yaşamamış olsaydım. böyle ailecek yemeğe gittik. fotoğraflar çekildik. kim bilirdi annemle son hastane dışı fotoğrafım bu olacaktı, annemle son aklı başında fotoğrafım bu olacaktı. yemeklere giderdik her zaman, ama o yemek başkaydı geçmişteki en büyük pişmanlıklarımdan biriydi. bana basit bir yemek gibi gelmişti çünkü her şey gibi. hala farkına varamamıştım ciddiyetin. çok geç kalmıştım, annenin değerini bilmek için çok geç.. o akşam eve gittik, anneme mutfakta söyledim ansızın; "anne çay yapsana.." bunu hayatımda yüzlerce kez söylemişimdir. okuldan gelip çay isteyen bir tiptim, bilgisayar karşısına oturur anneyi unuturdum. hayat ya bu, boşverdiğin hakkını veremediğin şey karşına nasıl çıkıyor. her neyse ertesi gün hastaneye yatış yapacaktı annem, tek kolu tutmuyordu bile ama ben ondan çay istiyordum. o gün annemin bana yapacağı son çay olduğunu bilmeden.. bugün ben çay içerken bunu unutamıyorum hep bir yerden, her yudumda aklıma bu geliyor. hastaneye yattı, ameliyat oldu sonra konuşması gitti. annem artık konuşamadı, daha öncede olmuştu ama kısa sürmüştü. annem o kadar çok konuşamadı ki, ben onun sesini unuttum. ağzından çıkanlar başka şeylerdi çünkü ameliyattan sonra... annem düzeldi, düzelmedi değil. ameliyattan sonra kalkamaz demişlerdi. sonra o ayağı kalktı yürüyebildi, bir şeyleri yeniden başardı. ama imkansız şey gerçekleşince acısı da büyük oldu. bir baktık bir tane daha tümör çıkmış. allah kahretsin ben yine farkına varamadım. aman dedim bunu da atlatır. atlatamadı... günden güne eridi durdu. bir gün odasında yanında dururken bana verdiği tek tepki işaret parmağımı hafifçe sıkmak olunca o gün anladım. her şeyin farkına o gün vardım. çok sürmedi annem öldü. o zamanlar sardığım; "ateş edecek misin?" şarkısını çok severdi. hayattan kopmuş halde yine de ritim tutardı o şarkıya. o gün anlamıştım, insan hangi halde olursa olsun tutunacak bir dal buluyormuş. annem ayağı kalkamayacağını, konuşamayacağını bilse de yine bir müziğe kendini kaptırabilmişti. daha sonra duyma yetisi de gitti..daha sonra nefes alması da. evet her şey aşama aşama gidiyor elimizden ama her evrede insan bir yol bulabiliyor. annemi çok özlüyorum. o şarkıyı sürekli olmasa da bazen dinliyorum, çay içiyorum. özlemimin binde biri olmasa da ufacık kısmı gidiyor. bunlara sarılamam gerçi ama özlemek isteyen sebep bulur.. her neyse ben bunları niye anlattım. bir süredir yaşadığım ciddi sıkıntılar vardı sosyal olarak, birisi vardı mesela. birileri vardı, bir olaylar vardı. evet bir şeyler kaybettim bu arada, birisinin gözündeki değerimi, birilerinin gözündeki yerimi. kendime olan sevgimi. ama bunlar engel değil, kendimi harap etmeye engel değil...mutlu olmasam da, olamayacak olsam da bunlar sorun değil. çünkü gerçek acı ne demek iyi biliyorum. belki yakınımdır sona kim bilir. ama o sona yakın olmak insanı hayattan alıkoymuyor. bunu annemden öğrendim. size de öneririm... "
Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...
Şimdi bu yazıdan hasta/intihar denklemi çıkarmış...Hastalık değil de diğeri için söz vermiyorum ;) Açıkçası bunu ben de bilemem, insanın ruh hali çabuk değişiyor. Mesela burada diyorum ki, mutsuzum ama kendimi bitirecek kadar mutsuz olamam...çünkü işi ustasından öğrendim. Bakarsın yarın mucize olur çok mutlu olurum ama intihar etmeyeceğim anlamına gelmez. Bugün de intihar edeceğim anlamına gelmiyor. İhtimaller dengesi... Galiba intihara kafayı çok taktım. Ama üzgünüm haterlar bir tane daha dalım var...
YanıtlaSilBigün ben pıçaklicam seni o olcak ne güzel anlatmışsın işte oğlum sonunu nasıl intihara bağladın :D
Sil