Ana içeriğe atla

öyle demeselerdi madem

Merhaba arkadaşlar ben yanlış anlaşılmaların güzel detayları...

Nasılsınız bakalım? Valla ben gayet nötrüm. Kesin ip var ya da uçuyoruz biz abi başka açıklaması yok.

İş hayatımın bu seneki son virajına doğru artık başka bir ben var beni  anlatan...

Yani açıkçası kendimi hayattan en son ne zaman bu kadar soyutlamıştım bilmiyorum sanırım dündü. Her gün daha fazla soyutluyorum. Bir dünya rekoru gibi her gün aşağı çekiliyor. Keşkem dopingli çıksam...

Kestane gürgen palamut altı yaprak üstü bulut... Yasemin Mori'nin şarkılardan güzel sözleri buraya atcam bundan sonra. Çünkü özentiliği severim.

Yav şu yalnızlık malnızlık bu olayları aştık. Daha faza sormayın.


En etkilendiğim şarkılardan birini paylaştım. 

Gelişmelere gelirsek, geçen ne oldu neler oldu. Otobüsteki fall in love da flaş gelişmeler yaşandı. Her şey o gün otobüsü kaçırmam ile başladı. Bizim genç aşık da kaçırmıştı ama kaçırdığı şey otobüs değil, 7:40 kızıydı. Çünkü ihaneti gördü bu gözler. Kahküllü sarışın kızla gülüşürken gördüm. Eğer utanacağını bilsem kalkıp suratına tükürecektim ama buna değmezdi. Yalnız değilsin 7:40 kızı...

Of kadın yerine kız dedim. Moraller yine bozuldu. 

Onun dışında harika bir mesaj geldi geçen; eski loverlardan bir hanımefendi kendisine anonim sitede benim sorular sorduğumu düşünmüş. Of ki ne of kardeşim biz bıraktık o işleri. Saplantılar için fazla yorgunum. Ancak bu yaz beni toparlayan olay da onunla iletişm kurabilmek olmuştu.

Bekle beni leş sınıf bekle... Kaos kokusunu aldım bir kere bırakmam.

Okul demişken başlıyor yav. Arada stalklıyorum tüm sınıfı, bu kadar parazitin bir arada olması tamemen kaotik bir olay. Dünya beni sınıyor. Ne kadar dayanıklıyım ölçüyor. Yetmezz, bu kadar felaket yetmez. Öldürücü olması lazım. Sonuçta intihar meyilli üzgün genç değilim artık, olsa olsa hislerinden arınmış, eğlenmesine bakan liberal genç olabilirim. Bunu diyom ya seneye hop bi kızdan hoşlanırmışım. Pek sanmıyorum üzgünüm. 

Ne derler bilirsiniz. Sevgiler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

connected2.me rehberi

Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...

bedelini ödedim

 işte yine been işte yine bir yazı..... mer mer mer merhaba... uzun süredir uyumak için kıvrandığım sırada, bir türlü uyuyamamam üzerine kafamdan geçenlerin artık bir şekilde buraya dökülmesi gerektiğine karar verdim. yataktan kalkmadan önce kafamın içinde milyonlarca ışık yılı misali dönen şeylerin hepsi buray aktarılacak mı bu da ayrı bir merak konusu. ama beni biraz tanıyorsanız bunun olmayacağını biliyorsunuzdur.  dostlar... çok yoruldum ya gerçekten bak acayip yoruldum. üstelik bu yorgunluk boş oturmaktan geliyor. hatalar silsilesi öyle bir noktaya getirdi ki hayatımı. hani ufak ufak umutlar tükenir ya o noktaya gelmek üzereyim. bu kadar potansiyelli bir insan nasıl olur da hiçbir şey başaramaz aklım almıyor. elimi neye atsam kuruyor mantığı oluşmaya başladı. bilemiyorum daha ne kadar dayanacağımıı ama ne yüzümde o eski gülüş kaldı ne o heyecan. uyku bile uyuyamuyorum artık. asla rahat değilim vs. vs. uzar gider. buraya sadece neden kötü durumda olduğumu yazsam paragrafla...

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi ...