Ana içeriğe atla

üç sene sanki çok kolay


merhaba arkadaşlar bugün öyle esprili bir yazı atmak istemiyorum. gerçi esprilerim komik mi bundan bile haberdar değilim. kendi mizahımda bir şeyler yazmaya çalışıyorum. ne derece güzel oluyor kim bilir? her neyse bahsetmek istediğim şey daha bireysel..

tarihler 1 mart 2015'i gösteriyordu. saatin de 22:25 olduğunu anımsıyorum. bazen gittiğimiz yolların bakımlı ve düzenli hallerinden, artık eskimiş şekline çevrildiğini görürüz. bazen yolun sonuna da geldiğimiz olur. ben o gün hangi yolda olduğumu inanın bilmiyorum.

acıyı, hüzünü, seni yıkan şeyi sürekli hatırlamak iyi bir şey değildir. onunla yaşamayı öğrenmediğini gösterir bu. ben öğrendim. sanki öncesinde çok içerisinde olduğum bir durummuş ki, sonrasındaki başarımla övünüyorum... ironinin böylesi.

hayatım boyunca bir sürü hata yaptım. ve bu hataların belki geri dönüşleri asla olmayacak. hatta ömrümden bazı güzel şeyleri çalan hatalar da olmuş olabilir. ancak sevgili blog, ben hangi hatamı düzeltmek isterdim biliyor musun? annemin hastalığını ciddiye almayı. sadece bir an ciddiye alabilseydim belki bugün bambaşka bir ruh halinde olacaktım. olmadı. annemin öldüğü gün oluşturduğum ciddiyetin ne bana ne de anneme bir faydası oldu.

hani derler ya, ölürken hayat bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçer diye. bendeyse annemin öldüğünü duyduğum ilk saniye geçmeye başladı. baştan sona tüm süreç hem de. o an bir tokat gibi vuruyor yaptığın hatalar. yaptığın umursamazlıklar, boşvermişlikler, kaçınmalar hepsi tek tek suratına vuruyor. o kadar çok keşke diyecek şey birikiyor ki, aniden onları taşıyamadığını fark ediyorsun. sanırım kendimi yere atma sebebim buydu.

ben ne yapmıştım ki, kendimi yere atmıştım? ne emeğim geçmişti? cidden ne katkım olmuştu bu  hastalık sürecinde? ben size söyleyeyim, kocaman bir sıfır. bir dram filminde, final sahnesine kadar hiç bir şeye üzülmeyip son sahnede kendini salmak adil bir şey değil. annem, belkide onun yanında olduğumu hissedemedi bile. bu ne kadar acı bir eksiklik biliyor musunuz? evet sevgili blog ben bunları artık çok sık düşünmüyorum. belki bazı zamanlar unuttuğum bile oluyor. ama bugün, her şeyi bittiği bugün. bunu kendime hatırlatarak cezalandırmak zorundayım.

o kadar çok hissediyorum ki eksikliğini.. o kadar çok boş bir yerim. yerine birin koymayı düşünüyorsun. ancak sana hayat o kapıyı açmıyor. çünkü sen yeri ve zamanında olması gerektiği şekilde olan biri değilsin. hayatın sana verdiğiyle üzülmen yersiz.

bilmiyorum.

yerine hiç kimseyi koyamayacağın birisi gidince hiç bir şey eskisi gibi olmaz. bırakın olmasın. belki başka zamanlarda, benzer sorumluluklarda en azından aklıma gelir ve bu sefer facia değil yardım elim olur.

üç sene oldu bugün anne. üç kocaman sene. bomboş bir kase gibi gözükse de, o kadar çok doldurdum ki. o kadar çok şeyim oldu ki, bir tek sana anlatmak isterdim. çünkü sadece sen dinlemek isterdin. senin için önemli  olan şey benim mutlu anılarım, üzüntülü anılarım değil, benim anılarım olmasıydı. mezarına her geldiğimde seninle uzun uzun konuşuyorum. belki anlamsız bir hareket ama bir yerlerdeysen ve benimleysen zaten anlamışsındır. omzumda benim seçeneğim dışında yükler var.  ben bunları aşmak istiyorum anne. sen yokluğun bana güç verecek şey değil. ama inanıyorum bir yerlerde benim de iyi olduğum konular vardı. hayat bir gün bunu benim yüzüme çarpsın ve ben uyanayım diye bekliyorum.

her rüyama girdiğinde, gerçekmiş gibi içine kapılıp, sabah aslında yoklukla kendimi doyurduğumu fark edinceki acı geçmiyor anne. bir gün seni de, sana yaşattıramadıklarımı da, sana olan borcumu ödeyemediğimi de unutup gideceğim. ama sen yine de gel bana hatırlat olur mu?

ve yine ben akıllanmıyorsam. bu içinden çıkamayacağımız bir oyundur. benden umudunu kes anne. demek ki ben senin istediğin gibi birisi olamamışım. hikayenin bu sonunu eminim ki istemezsin. bende istemiyorum anne.

ne zaman annesini azarlayan, aşağılayan, karşı duran birisini görsem çok sinirleniyorum. halbuki ayna karşısında sinirlenmek kendine haksızlık demek değil mi? senden sonra, sana yaptıklarımın yanlış gelmesi çok acı değil mi?

günün anısına içimi dökeyim istedim. yine kendi çapımda komikli şeylere devam..

işte bu da şarkı.



seni çok özledim anne. 2 mart 2018 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

connected2.me rehberi

Merhaba arkadaşlar bugün günlük hayatta işinize çok yarayacak bir rehber ile karşınızdayım. Yalnız mısınız? Sosyal hayatınızda herhangi bir kadını veya erkeği etkileyebilecek yetenekte olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Umutsuzluğunuz sizi intihara götürürken son bir durak arayışında mısınız? Neyse ki connected2.me var. Anonim olarak kadınları veya erkekleri kendinize bağlayıp onlarla bir gelecek kurabi.... Tabii ki palavradan ibaret. Bu uygulama kesinlikle ölüm. Kesinlikle psikoloji bozan bir şey. Neyse ki ben size bugün muazzam bir rehber hazırladım. Öncelikle kullanıcı tiplerine şöyle bir göz gezdirelim. -link isteyenler Uygulamanın yüzde doksanlık kısmını oluşturur. Bakmayın öyle anonim falan gözüktüğüne, eğer çirkinseniz herhangi biriyle konuşamazsınız. Özellikle kadın kısmının "bio" adını verdiğimiz açıklama kısımlarında genelde şunlar yer alır; "linksiz gelme." "link atmayana cevap vermiyorum." "linkle veya sesle gel." "kim...

bedelini ödedim

 işte yine been işte yine bir yazı..... mer mer mer merhaba... uzun süredir uyumak için kıvrandığım sırada, bir türlü uyuyamamam üzerine kafamdan geçenlerin artık bir şekilde buraya dökülmesi gerektiğine karar verdim. yataktan kalkmadan önce kafamın içinde milyonlarca ışık yılı misali dönen şeylerin hepsi buray aktarılacak mı bu da ayrı bir merak konusu. ama beni biraz tanıyorsanız bunun olmayacağını biliyorsunuzdur.  dostlar... çok yoruldum ya gerçekten bak acayip yoruldum. üstelik bu yorgunluk boş oturmaktan geliyor. hatalar silsilesi öyle bir noktaya getirdi ki hayatımı. hani ufak ufak umutlar tükenir ya o noktaya gelmek üzereyim. bu kadar potansiyelli bir insan nasıl olur da hiçbir şey başaramaz aklım almıyor. elimi neye atsam kuruyor mantığı oluşmaya başladı. bilemiyorum daha ne kadar dayanacağımıı ama ne yüzümde o eski gülüş kaldı ne o heyecan. uyku bile uyuyamuyorum artık. asla rahat değilim vs. vs. uzar gider. buraya sadece neden kötü durumda olduğumu yazsam paragrafla...

Değişim, değiştirmenin anahtarı mıydı yoksa öyle mi sandım.

Yorgunluğumdan değil, tembelliğimden. Bu kadar sıkıcı, bu kadar moron, bu kadar banel... bir insan davranışından değil kendi hayatımdan bahsediyorum. Sanki az gişe yapmış o güzel filmde yanrollerdeyim (kaan abime selam olsun bi gün ünlü olursan telif öderim). Ne istediğimi bilmedim, ne istemediğimi bildiğim kadar. Kendi hayatımı, karakterimi, yaşamımı sürekli ezip durmak bana da bir şey katmıyor merak etme.. Bir bardak kaynar suyu elim yanmadan pilava dökmek gibi değil yaşamak, aslında benim için sıralarsak bu hayat baya zor.. Mesela bembeyaz bir halı almalı insan, yıllarca kullanmalı.. Sonra da her izin, ne zaman çıktığını hatırlayacağı bir gün olmalı. Belki anıları katlayıp cebimize koyamayız ama en ufak sinyal bile sizi geçmişe götürebilir. Mesela aklıma ne zaman tıp gelse, annemle yaşadığım dişçi maceram gelir. Aslında çok öncesi değil 3-4 yıl ama annem yanımda yok artık. Annemi arayamıyorum. Aslında biliyor musun bazen annemi aramayı çok istiyorum, nasılsın demeyi kendimi ...