Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yazmak için

     aslında canım hiç yazmak istemiyor. sanki mecburen bir şeyler karalıyor gibiyim. anlatacak çok şey var, dile getirmek istediğim çok şey var. fakat ben bunları bir araya getiremiyorum. kendi kendime konuşurken bile yeterince içimi dökmüş hissetmiyorum. oturup birine anlatsam da cümleleri toparlayamam gibi geliyor. açıkçası bu konulara karşı içimde zerre heves kalmadı. ne anlatacak insan var, ne de anlayacak. yine de öyle berbat bir durumda değilim. sadece bir zamanlar derdimin mevcut felaketler silsilesi olması daha iyiymiş gibi geliyor.     korktuğum başıma gelmeden olmadı tabii. sorunlardan içimde oluşan o çukurlara cılız kürekler atıldı, çukurlar dolmaya başladıkça mesele yine dönüp dolaşıp kendim oldum. halbuki ne kadar ilgiye muhtaç bir insanmışım ben. yine de bunun için hiçbir şey yapmıyorum. kimsenin dikkatini çekmeye çalışacak bir eylemim yok. kendimle ilgili her şeyde sessiz kalmaya devam ediyorum. sessizlik bir duruş mu, yoksa bir kayboluş mu? bunu...
En son yayınlar

gamsız hayat

    son günlerde, hatta haftalarda, ya da abartırsak aylarda düşündüğüm konulardan en önemlisi kesinlikle mevcut durumlar. şöyle açıklamak gerekirse, yaşadıklarımız olsun ne bileyim geldiğmiz noktalar olsun bunların hep bir sebepleri var gibi geliyor. öncesinde yaşanan şeyleri de domino taşlarına benzetiyorum. minik bir hamleyle en başındakini devirdiğimizde sırayla her bir düşen taşın sonucunda işte mevcut durumumıza gelmiş oluyoruz. üstelik şu an yaşanan şeylerin de bir domino taşı olduğunu ve devrildiğinde bir sonraki bölümün açılacağını düşünüyorum. buna kader de diyebiliriz, ya da yazgı. peki kader değiştirilebilir miydi? eski domino taşlarındaki eylemlerimiz farklı olabilir miydi? bazı hataları bilerek yapıyoruzdur kesinlikle, ancak belki de o an için bize hataymış gibi hissettirmiyor olabilir. bugün, şöyle bir geriye baktığımda zibilyon tane "keşke" sıralamayı biliyorum. bunu şu anki aklımla yapmak neticede biraz uyanıklıkmış gibi geliyor. benim çok güzel günlerim oldu...

2024 geride kalırken

        2024 yılı, hayatımın belki de en uzun yılıydı. her gün bir haftaya, her ay bir mevsime yayıldı gibi hissediyorum. zaman, çok garip bir dost oldu bana; hep yanımdaydı ama hep suskundu, neyin geçip neyin kalacağına dair bir şey söylemedi.      en çok popüler olay elbette, altı yıllık ilişkimin sonlanmasıydı. yıllarca inşa ettiğim bir şehir, bir gecede yıkıldı. harabeler arasında dolaşıp tanıdık eşyalara tutunmaya çalıştım ama nafile. kaybettiklerimi geri getirmek için bir şey bile yapacak durumda değildim, şehrin daha da çökmesine neden oldu. o kendi hayatına gitmişti ve ben kendi yıkıntılarımın arasında yapayalnız kalmıştım. onun için de çok zor şeyler oldu, bu hikayenin mağdurundan çok suçlusuydum biliyorum ama günün sonunda ben de rezalet bir halde kalakaldım.       yalnızlık, bir oda arkadaşı gibi hayatıma yerleşti. sabah uyandığımda kahvemi alırken yanımdaydı, akşam yatarken yine oradaydı. ama asla dost olmadık; o he...

ufak bir uğrama

     merhaba. beni beklemiyordunuz değil mi? açıkçası ben de kendimi beklemiyordum. hem de bu halde, hem de bu şekilde. açıkçası şaşkınım da, çünkü geldiğim noktanın iyi mi kötü mü olduğunu bilemeyecek haldeyim. aslında işin esprisi de, "kötü" olarak çizdiğim yolun artık bir belirsizleşme noktasında olduğu gerçeği. sahiden böyle midir? tüm umutların sona erdiği bir noktada, yeni kapılar mı açılır? aslına bakarsan bir gıdım ilerleyememişsindir. yani ilerlediğini düşünmemişsindir. lakin yine de bir başka bakış anında ise kendini ilerlemiş görürsün.      bitmiş tükenmiş bunca şeyin, birden bire aslında "devam edilebilir" olduğunu öğrenmek çok garip bir his. hala kilometrelerce yolum var biliyorum. hatta bu ölçü birimi bence "güneş yılı" olarak bile revize edilebilir. ama ilerliyorum çocuklar. hem de fıtı fıtı ilerliyorum. bazı yerlerde ilerlemem üzüntüyle karşılanacak olsa bile, belki bir çok doğruya göre yanlış olsa bile ilerliyorum. gıdım gıdım bir ilerleme...

başaramadım

başlık aslında bütün anlatacaklarımı özetliyor. gerisi zaten işin süslemesi. çok basit işte başaramadım...  sebepleri var mı? yüzlerce hem de. ama işin sonunda kimse sebeplerine bakmaz sonucuna bakar. işte benimkisi de o hesap. ben batık bir gemiden fazlası değilim. çabaladım mı? bence çabaladım ama olmadı işte. boyumu aşan borçlarım, bir çok insanın gözünde paramparça olmuş güvenilirliğim ve ileriye dönük hiç bir ümidim olmamasıyla birlikte işte son virajı da aldık.  başaramamakla kalsam iyiydi. elimdeki her şeyi de kaybettim. tutunacak umut edecek, uğruna herhangi bir şey yapacak olayım kalmadı. nasıl geldik bu noktaya? kendi hatalarım sebebiyle tabii ki. en dipteyim arkadaşlar bundan ötesi yok. ne sevdiğim, ne ailem ne de arkadaşlarım... kimsem kalmadı.  en kötüsü de sevdiğim insanı  kaybettim. her gece, her saniye aklımdan çıkmıyor bu. para pul dünyevi şeyler... bunlar bir şekilde yerine konur da. işte onu kaybetmek çok başkaydı. geri kazanabilmek için ne yapacağ...

bedelini ödedim

 işte yine been işte yine bir yazı..... mer mer mer merhaba... uzun süredir uyumak için kıvrandığım sırada, bir türlü uyuyamamam üzerine kafamdan geçenlerin artık bir şekilde buraya dökülmesi gerektiğine karar verdim. yataktan kalkmadan önce kafamın içinde milyonlarca ışık yılı misali dönen şeylerin hepsi buray aktarılacak mı bu da ayrı bir merak konusu. ama beni biraz tanıyorsanız bunun olmayacağını biliyorsunuzdur.  dostlar... çok yoruldum ya gerçekten bak acayip yoruldum. üstelik bu yorgunluk boş oturmaktan geliyor. hatalar silsilesi öyle bir noktaya getirdi ki hayatımı. hani ufak ufak umutlar tükenir ya o noktaya gelmek üzereyim. bu kadar potansiyelli bir insan nasıl olur da hiçbir şey başaramaz aklım almıyor. elimi neye atsam kuruyor mantığı oluşmaya başladı. bilemiyorum daha ne kadar dayanacağımıı ama ne yüzümde o eski gülüş kaldı ne o heyecan. uyku bile uyuyamuyorum artık. asla rahat değilim vs. vs. uzar gider. buraya sadece neden kötü durumda olduğumu yazsam paragrafla...

bu seferlik başlık bulamadım sorun olur mu?

herkese merhabalar. uzun zamandır aranızda yoktum. aslında bakarsanız, diğer aranızda olmadığım zamanlara göre o kadar da uzun bir zaman olmamış. harbiden 3 ay falan olmuş ciddi miyim ben? bu kadar kısa sürede bir yazı atabileceğimi hiç düşünmemiştim. elbette anın büyüsünü bozmuyoruz ve yazımıza devam ediyoruz. bendeki esas sorun ne biliyor musunuz? kafamda şu canlanmıyor; "ya şununla ilgili yazıyım.." ya da " ya bununla ilgili yazıyım..". esasen yazıcak bir şeyim olmadığı için yazamıyorum bence. sahiden bu kadar zaman ne yazmışım ben? ne yazdığımı da çok iyi biliyorum aslında keh keh keh... bir insanın hayatta alabileceği en büyük zevk, odasında sigara içmek olabilir ni bu arada? gerçekten o haldeyim. yani ne vizyon kaldı, ne misyon kaldı, ne de bir standart kaldı. artık bunlardan mutlu oluyorum.. ve kısa sürecek mutluluklar. bir kaç gün sonra bu da elimden alınacak galiba. bu blog bana sadece eskiyi hatırlatıyor. oturup yeni blog açsam da bu kadar yazı atmam gibi....