-gözünün tam altına yediği yumrukla zihninde oluşan öfke ve sinir paradoksu rehin almıştı iradesini. Karşılık verecek gücü bulamadı. Yere baktı sanki yerde kurtarıcı bir asa var gibi. Zaten yere bakmaktan başka seçeneği yoktu. Kafasını kaldırdığı an yiyeceği ikinci bir yumruk, zaten azalarak yok olan baskıcı rejimini demokrasiye çevirecekti. Başka bir plan üzerinde yoğunlaşmak istedi. Tüm kalbiyle kaçmayı istedi. Kaçamadı.. Karnının gurultusu, beynine biraz geç yansısa da, yemek yemenin olağan bir eylem olduğu kanısı sardı tüm damarlarını. Adımlarını sıklaştırarak yemekhaneye doğru yöneldi. Yanında arkadaş diyebileceği birisi yoktu, belki bir tanıdıktı. Gözlemlerine ve değerlerine ne kadar uygun olduğu saatlerce süren bir sempozyumda da tartışılabilirdi. Usulce sıraya girdi. Tanıdık diye nitelendirdiği insanla sohbet etti. Sohbet etmeyi saniyelik eylem olarak görenlere inat süreyi olabildiğince uzun tuttu. O kadar ilginçti ki elinde tepsiyle masaya oturduğunda bu eylem hala devam ed...