Güneş doğuyor, bir süre havada kalıyor, ardından da sessizce batıyor. Hayat ilerliyor, herkesin bir koşturması var. Amaçlar, zorunluluklar, işlevsellikler ve ötesi...
Kimse arkasına bakmak zorunda değil. Düzen bunu gerektiriyor. Toplumlar yanılgıları ile övünürken, bir başkası ortaya görüş atıyor. Kurtuluşun o olduğunu iddia ederken aslında ne kadar yanlış bir virajda olduğunu dile getiremiyor. Eriyen mumun akışkanlaşmasını, aşağı doğru sıcak parçalar bırakmasını kimse engelleyemiyor.
Gökyüzüne baktığında ne görüyorsun ? Bulut varsa bulut, güneşliyse hava sarı bir parıltı, gündüzse mavilik, geceyse simsiyah bir tabaka. Hiç kendini gören oldu mu gökyüzünde ? Bir nebze olsun, sadece bir nebze kendimizi görebilseydik bu gökyüzünde birazcık mutlu olurduk. Mutluluk paylaştıkça çoğalır. Tek başımıza belli bir süre mutlu kalabiliriz. Gün gelir birisi teorem üretir, mutluluk bireyselleşir. Seni mutlu eden, seni karamsarlıktan alan her şeye iyi bak. Sen iyiliğe layıksın, yaşama amacın bundan ibaret. İster bir dine bağlı, ister doğaya bağlı.. Kendini sevmek zorundasın. Sevdiğin o kendini de, aynı sen gibi kendini seven insanlara sunmalısın ki, hepimizin sevecek daha çok şeyi olsun.
Direksiyon senin elinde, ya çevirirsin sola ya da devam edersin yola. Bu kadar nettir yaşamak..
sevgilerle
Yorumlar
Yorum Gönder