Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bilmem.. bu soru hakkında fikrim yok

hepimizin gözünü korkutan şeyler vardır. bu bazen koskocaman bir toplumda kendinizi ezilmiş ve bitik hissetmeniz veya ev arkadaşınızın ani ayrılığı ile yeni alacağınız buzdolabının sağlam olup olmaması... herkesin olmak istediği kişinin bugün aynaya bakıp; "yeter artık durdurun dünyayı" dediğini hisseder gibiyim. herkes için zor olan, onun için de zordur. hiç kimseciklerin mükemmel olduğunu düşünmüyorum.  kendimi böyle zamanlarda, run lola run'daki lola'nın babası gibi hissediyorum. bu kadar şeyin üstüne bu gelmemeliydi.  ama bu arada, cidden hiç bir şey olmadığını fark ettim hayatımda. önce duygularımı aldırmıştım sonraları dikkatimi de aldırdım sanırım. insanlar gözüme, anten çekmediğinde televizyonlarda oluşan karıncalar gibi gözüküyor. sahi ben bayadır da televizyon izlemedim. bu konuda endişelerim epey fazla. televizyon neydi ki, bu konuda biraz zihnimi zorlayayım.  fark ettim ki son yazılarım hep bir toplumsal mesaj kaynamaya başlamış.iyice öğüt v

çeşitli şekilde ölmek ve ona benzer şekiller

mer mer mer merhaba arkadaşlar. yine şaşırtıcı bir başlıkla aklınızı karıştırdım değil mi? böyle özelliklerim vardır. bugün bahsetmek istediğim şey tabii ki insanlar. son dönemlerde onları ne kadar çok sevdiğimi dile getirmiştim. basit şekilde anlatmak gerekirse; kocaman bir girdabın aklı başında su molekülleriyiz gibime geliyor. geçenlerde harika bir sosyal deney yaptım kendi çapımda. beş farklı insana, şu an çok kötü hissettiğimi, ciddi bir sorunum olduğunu falan söyledim. karşı taraflar da, hemen haliyle anlatsana moduna geçtiler. ben de; "şimdi olmaz, yarın anlatıcam kendimi toparlamam lazım." minvalinde şeyler söyledim. amaç acaba yarın herhangi birisi bunu hatırlayıp soracak mı onu öğrenmekti. ve tabii ki nice yarınlar oldu, hiç birisi sormadı bile. hatta üzerinden bir kaç gün geçtikten sonra başka bir konuda mesaj atanları oldu. buradan ne çıkarıyoruz. evvvet, insanlar harikadır. başkalarının sorunlarına çok değer verirler ve tabii ki başınıza gelen her şeyi onla

nerede olduğum konusunda emin miyiz?

ya kesinlikle ben çok şanssızım... perşembe günü final sınavına girmeden 5 dakika önce cep telefonumu kaybettiğimi fark ettim. harekete geçme anım da, sınavın başlamasına yaklaşık iki dakika falan kalaydı. 500 kiloluk vücudumla koridorlarda koşarken cidden şaşkındım. santralde bir tane dayı vardı, ben artık finali falan bırakmışım yani telefonum derdindeyim. buluncak abi başka yolu yok. santraldaki dayı bağırmaya başladı, "sınavın kaçta?" falan. bende diyom dayı geç sınavı, bulalım şu telefonu. adam aniden "kooooş" yetiş moduna falan girdi. sınıfın yerini falan söylüyor o derece. final sınavına gelipte okuldaki sınıfların yerini bilmeyen biri gibi hissettim tabii o an, neyse hocayı da gördüm tam sınıfa koşarken. hayır sınıfa koşuyorum ama aklımda hala telefon. hocaya dedim işte, telefonu kaybettim sınava girebilir miyim? kadın benden daha çok üzüldü, yoo yoo olamaz falan. dedim ki yani daha fazla kötüleşemez. girdim sınava alakasız bir kağıt verdim. yani normal

sınava da az kalmış

ama hangi sınava ? sanırım akrep ve yelkovana kalbim kırık biraz. bu kadar hızlı gidecek ne vardı ? bir yalnızlık şarkısı

tükenmez kalemin incinen duyguları

merhaba arkadaşlar nasılsınız? bugün bomba bir giriş yapamadım. sanırım uykuluyum. güzel ders çalıştım cidden. finallerde şov yapıp seneyi bitireyim dedim. kendimi böyle ufak şımarıklıklarla donatmayı severim. dünyanın en boş insanı olabilirim. epic sax guy'un 10 saatlik videosunu izleyip duruyorum. 10 saat diyorum bakın. bu kesinlikle ağır bir olay. yazın internetsiz geçireceğim günler için, filmleri ve dizileri ayrıca oyunları depolamaya devam. yazın hepsini umarsızca tüketip, internetsiz de yaşamanın önemini aksettireceğim. bu gibi durumlarda kendimi, the prestige'deki fallen gibi hissediyorum. benim de dünyam var dostum buna inanmalısın. sanırım duygulara hala uzağım. bugünlerde "neden yazı atmıyorsun" mesajları almaya başladım. birinci de sustum, ikinci de şüphelendim, üçüncü de karar verdim. cidden bu aralar yazacak hiç bir şey olmasa gerek. yine sabah oldu yea ve ayağımı hissetmiyorum. lütfen beni kurtarın... size ne demek istediğimi söylem

geldiğim yer yeterli değil

kısa uykularımdan birisinde, geçmişe dair bir rüya gördüm. bahsi geçen kişi de bunu twit olarak dile getirmişti yıllar evvel. benim geçmişimde çok kötülük yaptığım ve bugün o sebepten kendisini aşırı derecede ileriye taşıyarak bir şeyler başarmış birisi var. aslında insanlar geçmişte yaptıklarını unutamazlar. ben yaptıklarımla birlikte, aslında yapamadıklarımı da unutamıyorum. tüm bu olgunluğa geçiş evresi, bazen hayattan sıkılmak, bazen düşmek, bazen yok olmak.. bazen de insanların hakkını yemek. mesela birisinin zevklerini aşağılamak.  yıllar önce, hayatımda birisi vardı. müzik zevkini, izlediği şeyleri aşağılıyordum. hatta kopma nedeni olarak; "sen bana göre alt seviye bir insansın, değiştir şu zevklerini" gibisinden bir şey demiştim. hatta onun da ötesinde bunu bir başkası yapmıştı. bir insanı bu kadar aşağılamak büyük bir şey sanırım.  en çok üzüldüğüm şeylerden birisi de bu olabilir. farklı bir hayata başladığımdan beri, kendimi hep ezik, yalnız, izole, yetersiz

2017 Eurovision Şarkı Yarışması Değerlendirmem

Evet yazmaktan en çok zevk aldığım şeylerden birisine yer ayırıyorum bu yazımda. Cumartesi akşamı Eurovision geldi geçti... Peki benim dikkatimi neler çekti? Neleri beğendim, nelerden tiksindim? Hepsi bu yazıda. İlk olarak bence Ukrayna yetersizdi. Geçen sene İsveç'in harika gösterisi sonrası bu sene organizasyon yetersiz kaldı. Özellikle sunucuları beğenmeme rağmen, oyları açıkladıkları sırada çok hata yaptılar. Kim kazandı dersiniz? Hiç beğenmediğim bir şarkıyla Portekiz.. hiç beğenmesem de, cidden fena oy aldılar. iki oylamada da birinci oldular. şarkı çok slow, bana göre değil.. Benim en çok beğendiğim performans ise Belçika'nınki oldu.. adeta bir melek gibiydi blanche... ama dördüncülük de onun kaderiymiş sanırım.  alma'nın canlı performansı beklediğim gibi çok yalın kaldı. şarkıyı tamamen fransızca söylese daha iyidi. ama ben beğendim tabii ki almacığımı. dünyanın en güzel şeylerinden birisi kendisi... lucie de baya güzel söyledi

sorma yahu

merhabaaaa A'yı uzun tuttum böylece okuyucu kitlesini genişletebilirim. Sabahın 11'indeyiz. Bu saatlerde pek yazı atmadığım için şaşırmış durumdayım. Geceleri harika şekilde uyumuyorum. Böyle zamanlarda kendimi, tabii ki de Brooklyn Nine-Nine'daki Charles gibi hissediyorum. Sanki hep yardımcı oyuncu benmişim gibi. Bu akşam Eurovision var. Bu harika bir şey... Yarın, inceleme yazısı yazacağım bununla ilgili. Fransa ve Belçika'dan birisi kazanabilir. Lütfen kazanmış olsunlar. İsviçre favorim elendi ve bu beni yıktı ama yarışma işte... Azerbaycan'ın şarkısını beğenmediğim ve sıradışı bulduğum için attığım yoruma, tüm azeriler saldırıya geçti. Beni linç edeceklerdi. Adamlar öyle kenetlenmiş ki, dünyanın en büyük müzik topluluğu olmuşlar. Biraz yem atıyım dedim, hemen Türkiye'yi de kötülemeye başladılar.. Ahh çıkar dünyası, herkes her şeyi her an unutabiliyor. Ben zaten öyle şeylere pek takılmam. Ama şarkılarını beğenmedik diye taarruz nedir. Galiba başka bir e

aynı kurallar geçerli

"Aşklar ölür, aşklar doğar Yüzyıllar geçer ve yok olur Ölüm olduğunu zannettiğin şey Bir mevsimdir, daha fazlası değil Bir gün bu serserilikten bıkmış bir halde Çekip gideceksin,ne önemi var Çünkü dünya gene de dönecek Biz dönmediğimiz zaman bile" - alma, reqiuem böylesine harika bir günü böylesine doğaçlama bir yazıyla sonlandırmak istemezdim. sanırım hepimizin yapmaktan gurur duymadığı şeyler vardır. belki hayatta olduğunuza inandığınız son saniyelerde herhangi bir kişi hakkında hissettikleriniz, bugün size anlamsız geliyor olabilir. ölmeden, bitkisel hayata girmeden, komaya girmeden, zorlu bir ameliyat geçirmeden, ara sıra baygınlık geçirmeden, hafiften bir kırgınlık hissetmeye başlamadan, üzülmeden önceki yani artık kendini dünyada hissetmeme evresine geçen benim başıma gelen bir olay gibi... mesela, çok güzel bir söz de buldum bu konuyla ilgili;  "biriyle bu kadar zaman harcayıp da onun tamamen bir yabancı olduğunu öğrenmek ne büyük ka

NE ANLATTIĞIMI BİLMİYORUM

dinledim tüm ıslıklar, sanki bir süzgeçmiş gibi kulağım. bakmadım, bakamadım kimlerin çaldığına... bana bile zor yeterken, çekip gitmesin diye aklım. neden şikayetçi olur insan, bu hale alışacağına... Merhaba arkadaşlar ben aklınıza getirmediğiniz üçüncü tekil şahıs. Nasılsınız bakalım? Valla ben gayet pozitifim. Bu kadar dingin bir ömür geçirdiğimi en son lisede falan hatırlıyorum sanırım. Dert oranım, gücüme oranla epey düşmüş durumlarda. Böyle durumlarda kendimi Wild filmindeki Greg gibi hissediyorum. Böyle bir girişim var ki, sanırsın film benim üzerime kurulmuş..lakin akıbetim bir cümlede geçip gidiyor... Bu arada bunu söylemeden edemeyeceğim, bu konu çok derin ve ben yüzme bilmiyorum... Uyku düzenim iyice şaşırmış durumda. Daha önce de bahsetmiş olabilirim. Artık karanlıkta uyumak diye bir şey hatırlamıyorum. Günün ilk saatleri, kuş cıvıltıları eşliğinde uykuya dalmaya çok alıştım. Sanırım salı günkü erken saat dersime yine uyumadan gideceğim. Böyle durumlarda k

eskiden kaldım

hey hepiniz beni dinlemek zorundasınız çünkü son umudum bu. bir gün beni hiç kimsenin dinlemediğine emin olursam alır başımı giderim. en uzağa... sanki gidilebilecek daha uzak varmış gibi. sorgulama beni çünkü sorgularsan susma hakkımı kullanırım. bunun olmasını sen de istemezsin senin gibiler de... o zaman beni özgür bırakın, sizin kurallarınızdan ve istediklerinizden... neden böylesiniz ? neden hiç kimse değer vermeyi anlayamıyor ? yoruldum. kendimden de yoruldum bu kadar saçma olayı kaldırabilecek kadar sıkıcıyım bunun bir eğlencesi yok hey sana diyorum konuşurken yüzüme bak... İçime bakıyorum ve görüyorum ki kalbim kararmış Kırmızı kapımı görüyorum, artık siyaha boyanmalı Böylece belki kaybolurum ve gerçeklerle yüzleşmem gerekmez Tüm dünyan simsiyahken yüzleşmek hiç kolay görünmez

hoşuma gitti

"acı çeken kar taneleri ölgün sabaha yağıyordu başıboş köpeklerin uluması ve kaçakların ayak sesleri havayı deliyordu omzumda samanyolu’nun ağırlığı, yürüyordum sadece karanlığa tutulan bir şemsiye vardı, sadece o ölümün ve yaşamın eşiğinde yürüyen bir kadındım, sadece bu göz yaşlarımı aylar önce kim tüketti bütün bu merhamet, gözyaşları ve bütün bu rüyalar bütün bu karlı günlerin ve gecelerin hiçbir anlamı yok artık. kendimi bi intikam nehrinde yıkamışım ve çıkartıp atmışım kadınlığımı bundan aylar önce cennetin uğruna savaşanlar, onlar bizim askerlerimizdi sadık, yenilmez ve cesurdular. ve şimdi onlar için atalarının topraklarından ayrılma vaktiydi kalplerine cesaret aşılayan seslerle uğurlanıyorlardı, zafer kazanmadan da canlı dönmemeye kararlıydılar. burada, evinizde halkınız sizi bekliyor. oysa o yabancı topraklarda cesur askerler birlikler umurumda bile değil! sevgilim, senden sadece bencil olmanı istiyorum. nedir bu hayat rüya mı yoksa bi hayal mi? bu ko

bize hediye edilmemiş duygularımız

Merhaba arkadaşlar ben otobüste yanına oturulmaya tenezzül edilmeyen kişi. Nasılsınız bakalım ? Ben biraz değişiğim. Sanırım dün gece yine uyumadım, sonra okula gideyim dedim. Bir baktım ki derste yokmuş. Eve geldikten sonra ne ara uyudum bilmiyorum, daha yeni uyandım sanırım. Bütün algılarımı kapalı hissettiğim bir an sanırım. Neden var olduğumu bile bilmiyorum. Böyle durumlarda kendimi, Captain Fantastic'teki Bodevan Cash gibi hissediyorum. Sanki hayat bana bir kapı açıyormuş da ben ikilem arasında kalıyormuşum gibi... Hepimiz düşüyoruz sanırım son günlerde. Ben görmedim ki, yüzünde bir yaz gülümsemesi olan insan. Tabii bu durum gündüz cayır cayır olup, geceleri gök gürültülü yağmurla bizi dans ettiren Nazilli'nin bir oyunu olabilir. " Hikayem bir klişeden ibaret olsa bile   Ben en güzel sonu yazmak için bekliyorum " Sanırım bu zamanlar benim için en rahat zamanlar. Uyumayı seviyor gibiyim. Ne denli seviyorum ? Bunu bir ekip halinde değil de, sadece emp

bu mevsim bende ters tepti /// şiir

en güzel parıltımı alıp gidiyorum sanki bu kadar endişeyi ben yaşamamış gibi etrafımı çeviren dikenli telleri inceliyorum beni, ben ile imtihan eden topluma inat olsun yazgımdan arta kalan üç beş bulut var ya işte onlara, istemediğim şekilleri verip göndermek amaçsızca en uzağa gökyüzü bu çirkinlikle boğulsun bu mevsim bende ters tepti ne sıcak sevdi bu beden ne de soğuktan titremeyi bir çözümü yok ki, ortancası olsun.. ben yine durgun, ben yine ümitsiz

içerisi çok soğumadı mı?

"bazen boş bir sayfa, daha çok imkan sağlar insana..." merhaba ben yazın belirtisi olan cemrelerden en masum olanı.. nasılsınız bakalım? ben düşmekten yoruldum, o yüzden artık kalkmamaya karar verdim. neresinde olursak olalım bu gitgide eğilen kulenin, illa ki bir tamirat şarttır ruhumuza. önemli olan şeyi fark edememiş olabiliriz. bu bizim kaçmaktan zevk aldığımız bir detay. "Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem, Boğazımda düğümleniyorsa lokma, Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa Alınıyorsam, geçimsiz ve işkili, Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa, Denize bile iştahsız bakıyorsam, Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen, Bu darağacı suratlı toplum!" ...şeklinde bir şiir yolladı bir arkadaş bana. aslında anlam aramak için bilge olmaya gerek yok. sonunu bildiğimiz şeyleri, en başından anladıysak başımıza gelecekleri. bu iş burada bitmiştir. şiir de oktay rıfat horozcu'nun imiş. sanki bu kadar zevk ve keyif duyduğumuz dünyada, bizi bize anlatması takdire şayan

yanılmadım

merhaba arkadaşlar ben 1 mayıs eylemlerinin havalı liberali. nasılsınız bakalım?  valla ben iyiyim. tehditle eyleme götürüldüm. aniden elimde bayrak falan oluşuverdi ve birtakım ilginç sloganlar atan moda geçtim. sanki içimdeki devrimci kafasını bir yerden uzatıp heyo dedi ve ben onu zapt ederken zor anlar yaşadım. neyse ki bu garip günü atlattıktan sonra, bir daha bu tip şeylerde bulunmama konusunda kararlar aldığımı düşünüyorum. fena derecede uykum var ama sabah 8 dersi olduğu için uyumak istemedim hiç. en iyi okula gidip, ardından eve gelince kafayı umarsızca çekmek sanırım. postmodern eğitim anlayışımda yeni bir anlam oluşturmanın zamanı gelmiş galiba. bir adet de film izleyeyim bari... buraya çok güzel bir şarkı bırakıyorum.  bu arada yeri geldiğinde aylarca yazmadığım bu siteye bir gün yazı atnayınca kendimi eksik hissetmem. oluşan ilginç durumu açıklamaya gayret ediyor ama başaramıyor. şu an kafam durmuş durumda ama ya. böyle bahsedecek şey bile gelmiyor a