-işbu hikayede her ne kadar ingilizce isimler kullanılsa da, evrensel bir hikayedir. türkiyede geçebileceği gibi moritanya'da da geçebilir veya trinidad ve tobago.. seçim size kalmış. olaya ve iyiliğe odaklanın sevgiler.-
"güzellik bir olgu değildir.
şekilden şekile de girebilir.
tıpkı senin bana bakışın gibi
kalbimi delip geçebilir."
Yeryüzündeki hiç kimse bu iki kişinin bir araya geleceğine ihtimal vermezdi. Kimilerine göre bu bir rastlantı bile değildi. Kimileri ise rastlantının bu kadar ciddi bir kuvvet olduğunu kabullenemeyecek kadar bencillerdi.
İşte o gün, tam da o gün bu rastlantı gerçekleşti. İki farklı karakter bir araya geldi. Ters yönlere giden iki karakter..
Sarılmayı gözünde milyarlarca ışık yılı ötede zanneden bir erkek bünye ile, doğruluk ve dürüstlük ile yeterince sınanan feminist bakış açılı dişi bünye..Tam da yüzlerce insanın bir arada dolaştığı büyük meydanda...Bir tarafta yere düşürdüğü anahtarını arayan uzun boylu ama cesareti kısa adam, diğer tarafta ise yerdeki anahtara gözlerini diken ve sahibi hakkında birtakım tahminlere kapılan uzun saçlı ama ufku kısa olan kadın.
Anahtardan gitgide uzaklaşan genç başka tarafa doğru yürüyor, kız ise anahtara doğru yol alıyordu. Romantik bir tanışma hikayesi bekleyenlere hayal kırıklığı yaratmayacak güzellikte eğildi kız, anahtarı eline aldı ve seslendi; "Pardon bakar mısınız?". Aniden kapıldığı telaştan çıkamayacağını zanneden çocuk bir anda irkildi ve döndü; "Efendim?".
Anahtar eline uzatılınca kafasını kaldırmayı sağladı beyin fonksiyonları ve o an hiç bir gezegenin kabul edemeyeceği bir his başladı. Ne güzel bir bakıştı bu. Ne güzel bir anahtar uzatıştı.
Teşekkür etmeyi borç bildiği için, ağzında döküldü klişe bir teşekkür cümlesi. Ardından duyduğu tavsiye ise bir büyüğünün nasihatlerini andırmayacak ciddilikte dökülmüş gökyüzüne; "Umarım biraz daha dikkatli olursun.". Sonrasındaki gülümseme belki de dünyanın en güzel şeyi olmaya adaydı o an için. Kız tam yönünü çevirmişti ki, erkek birey hiç yapamayacağı birşey yaptı; "Ben Felix.."...
O sırada şaşırtıcı bir şey daha oldu, Felix'in ismini bildiği kızlar listesine yeni bir giriş oldu; "Ben de Helena." sonra duraksadı kız ve devam etti; "Helena Elizabeth Thompson."..
Helena Elizabeth Thompson o güne kadar pek yaramaz bir kız değildi. Hatta tanıştığı erkekler hep onu üzmüştü ki, birini üzmek için fazla minimalist kalmıştı. Felix bu ismi hafızasına kazımakla kalmayıp, beyin fabrikasına bu ismi vermeyi yeğlemişti. Felix ve Helena'nın tanışması böyle klişe olmuştu ama ilerisi için meydandaki hiç kimsenin öngörüsü olamazdı. Turuncunun koyu tonuyla harmanlanmış kıvırcık saçlarını düzelttikten sonra yine gülümsedi ve uzaklaşmaya başladı bizim hislerinde kırıklık taşıyan Helenamız. Ardınan Felix'in gitme kal bakışları ile akrep ve yelkovanın durmaması gerektiği için akan zaman hissedildi.
Beresini çıkarttı Felix, çünkü kısa saçları üşümüyordu tam aksine mutluluk hormonları ortamı iyice ısıtmış, berenin görevi de bitmişti. Tekrar üşünülene kadar yedek kulübesinde kalacaktı emektar bere. Helena gitgide uzaklaşıyor ama Felix sabit duruyordu. Böyle bir şey yaşamayacağını garanti vererek büyük bir iddaaya girebilirdi. Neyse ki girmemişti.
Helena ise o kadar bir duygu yoğunluğu yaşamıyordu. Peki niye ismini niye vermişti?
-to be continued
"güzellik bir olgu değildir.
şekilden şekile de girebilir.
tıpkı senin bana bakışın gibi
kalbimi delip geçebilir."
Yeryüzündeki hiç kimse bu iki kişinin bir araya geleceğine ihtimal vermezdi. Kimilerine göre bu bir rastlantı bile değildi. Kimileri ise rastlantının bu kadar ciddi bir kuvvet olduğunu kabullenemeyecek kadar bencillerdi.
İşte o gün, tam da o gün bu rastlantı gerçekleşti. İki farklı karakter bir araya geldi. Ters yönlere giden iki karakter..
Sarılmayı gözünde milyarlarca ışık yılı ötede zanneden bir erkek bünye ile, doğruluk ve dürüstlük ile yeterince sınanan feminist bakış açılı dişi bünye..Tam da yüzlerce insanın bir arada dolaştığı büyük meydanda...Bir tarafta yere düşürdüğü anahtarını arayan uzun boylu ama cesareti kısa adam, diğer tarafta ise yerdeki anahtara gözlerini diken ve sahibi hakkında birtakım tahminlere kapılan uzun saçlı ama ufku kısa olan kadın.
Anahtardan gitgide uzaklaşan genç başka tarafa doğru yürüyor, kız ise anahtara doğru yol alıyordu. Romantik bir tanışma hikayesi bekleyenlere hayal kırıklığı yaratmayacak güzellikte eğildi kız, anahtarı eline aldı ve seslendi; "Pardon bakar mısınız?". Aniden kapıldığı telaştan çıkamayacağını zanneden çocuk bir anda irkildi ve döndü; "Efendim?".
Anahtar eline uzatılınca kafasını kaldırmayı sağladı beyin fonksiyonları ve o an hiç bir gezegenin kabul edemeyeceği bir his başladı. Ne güzel bir bakıştı bu. Ne güzel bir anahtar uzatıştı.
Teşekkür etmeyi borç bildiği için, ağzında döküldü klişe bir teşekkür cümlesi. Ardından duyduğu tavsiye ise bir büyüğünün nasihatlerini andırmayacak ciddilikte dökülmüş gökyüzüne; "Umarım biraz daha dikkatli olursun.". Sonrasındaki gülümseme belki de dünyanın en güzel şeyi olmaya adaydı o an için. Kız tam yönünü çevirmişti ki, erkek birey hiç yapamayacağı birşey yaptı; "Ben Felix.."...
O sırada şaşırtıcı bir şey daha oldu, Felix'in ismini bildiği kızlar listesine yeni bir giriş oldu; "Ben de Helena." sonra duraksadı kız ve devam etti; "Helena Elizabeth Thompson."..
Helena Elizabeth Thompson o güne kadar pek yaramaz bir kız değildi. Hatta tanıştığı erkekler hep onu üzmüştü ki, birini üzmek için fazla minimalist kalmıştı. Felix bu ismi hafızasına kazımakla kalmayıp, beyin fabrikasına bu ismi vermeyi yeğlemişti. Felix ve Helena'nın tanışması böyle klişe olmuştu ama ilerisi için meydandaki hiç kimsenin öngörüsü olamazdı. Turuncunun koyu tonuyla harmanlanmış kıvırcık saçlarını düzelttikten sonra yine gülümsedi ve uzaklaşmaya başladı bizim hislerinde kırıklık taşıyan Helenamız. Ardınan Felix'in gitme kal bakışları ile akrep ve yelkovanın durmaması gerektiği için akan zaman hissedildi.
Beresini çıkarttı Felix, çünkü kısa saçları üşümüyordu tam aksine mutluluk hormonları ortamı iyice ısıtmış, berenin görevi de bitmişti. Tekrar üşünülene kadar yedek kulübesinde kalacaktı emektar bere. Helena gitgide uzaklaşıyor ama Felix sabit duruyordu. Böyle bir şey yaşamayacağını garanti vererek büyük bir iddaaya girebilirdi. Neyse ki girmemişti.
Helena ise o kadar bir duygu yoğunluğu yaşamıyordu. Peki niye ismini niye vermişti?
-to be continued
Yorumlar
Yorum Gönder