2024 yılı, hayatımın belki de en uzun yılıydı. her gün bir haftaya, her ay bir mevsime yayıldı gibi hissediyorum. zaman, çok garip bir dost oldu bana; hep yanımdaydı ama hep suskundu, neyin geçip neyin kalacağına dair bir şey söylemedi.
en çok popüler olay elbette, altı yıllık ilişkimin sonlanmasıydı. yıllarca inşa ettiğim bir şehir, bir gecede yıkıldı. harabeler arasında dolaşıp tanıdık eşyalara tutunmaya çalıştım ama nafile. kaybettiklerimi geri getirmek için bir şey bile yapacak durumda değildim, şehrin daha da çökmesine neden oldu. o kendi hayatına gitmişti ve ben kendi yıkıntılarımın arasında yapayalnız kalmıştım. onun için de çok zor şeyler oldu, bu hikayenin mağdurundan çok suçlusuydum biliyorum ama günün sonunda ben de rezalet bir halde kalakaldım.
yalnızlık, bir oda arkadaşı gibi hayatıma yerleşti. sabah uyandığımda kahvemi alırken yanımdaydı, akşam yatarken yine oradaydı. ama asla dost olmadık; o hep bir yabancıydı, hep tatsız. bir yerlerde beni bekleyen bir şey olmadığını fark ettiğimde, yüzüme soğuk bir rüzgar esti. şehrim yıkılmıştı, elimde bir bavul bile yoktu ve çok uzağa gidemeyeceğimi biliyordum.
bir de borçlar. sanki hayatımın geri kalanının aynası gibi birikti durdular. her şeyin sonunda karşıma çıkan o bol sıfırlı tablo, bana kim olduğumu hatırlattı. para denen şey, hem somut hem de soyut bir zincir gibiydi; beni sıkı sıkıya tutarken, aynı zamanda bir hiçlik hissiyle doldurdu. her borç, kendime bir kez daha “nerede hata yaptım?” sorusunu sordurdu. cevapsızlığın ıssız yıllarında, kendimi affetmek bir türlü mümkün olmadı.
kendime dönemediğim gibi, geleceğe de bakamaz hale geldim. adım attığım her yol bir labirente dönüşüyordu. çıkmaz sokakların sonunda hep aynı yere dönüyordum: çaresizlik. bu his, insana çok şey yaptırıyor. bazen bekliyorsun, bir mucize olacak diye. bazen ise kendine kızıyorsun, “bunu hak ettim” diye. çoğu zaman da sadece nefes alıyorsun, herhangi bir duygu hissetmeden, herhangi bir umut beslemeden.
ama 2024 sadece bir yıkım yılı olmadı. bazı anlar vardı ki, şairin dediği gibi, karanlığın içindeki bir çatlaktan sızan ışık gibiydi. bir gülümseme, bir yabancıdan gelen kısa bir “merhaba” ya da gece yarısında dinlediğim bir şarkı. böyle anlar, bana hayatta kalmamı hatırlattı. çünkü hayatta kalmak bazen sadece nefes almak değil, o nefesi alacak bir sebep bulmak demekti.
ayrıca tekrar hislendim bu sene. birilerini haklı çıkardı bu durum farkındayım. gerçekten anlamadığım bir şekilde hislendim. en başından beri zerre umut yoktu tabi, o yüzden hislenmemle kaldım sanırım. yine de bunu bu kadar çabuk yaşayacağımı düşünmüyordum. o kadar soğuk bir haldeydim ki, böyle bir şey tahmin edilemezdi. boşluğuma bile geldi diyebilirim. belki bir sonraki histe, belki başka bir şeyde işler değişecektir. geçmişe olan bir kırgınlığım veya kızgınlığım yok. şu anki zamandaki olayları da anlıyorum, neyin neden olduğunu görebiliyorum. gelecek içinse inanın bilmiyorum. mesele biraz daha bir şeyleri düzeltmek. sadece bu beklemediğim duyguyu bir anda yaşamak, beni hayata döndüren bir şeydi. bir süre ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. sadece çok iyi niyetle yaklaştığımın, kimseyi kırmak üzere bir şey yapmadığımın farkındayım. hak ettiğim bu değildi biliyorum ama böyle olması gerekiyordu. bir şekilde önümüze bakacağız.
geleceğe dair küçük umutlarım var ama onlara ulaşmak çok zor geliyor. sanki her şeyin anahtarı kendimi affetmekte gizli. bu kolay değil; çünkü kendine ayna tutmak, yanlışlarınla yüzleşmek, o aynayı kırmadan bakmaya devam etmek çok güç istiyor. ama biliyorum ki, bu yolun sonunda biraz olsun hafifleyebilirim.
bir çocuk düşünün, bir otelin resepsiyonunda her gece saatlerce oturuyor, izin bile almadan, sadece bekliyor. her gece 2024'te yaşadığı olaylar, gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyor. uzun koridorlarda yankılanan ayak sesleri gibi, kafasında dönen sorular bir türlü susmuyor: “ne yapacağım? nereye gideceğim?”. bu çocuk, hayatta çıkış yolu arayan herkese benziyor aslında. otelin o ücra köşesindeki sessiz masasında otururken, bir yandan kendini dinliyor, bir yandan da geleceğin karanlık perdesine bakıyor. belki bir umut, belki bir ışık bekliyor ama en çok da bir adım atacak cesaret arıyor. çocuk çok yorgun, o kadar çok çalışıyor ki üç kuruş fazla kazanmak için bütün enerjisini vermiş durumda. çocuğun bir hayatı yok. çocuğun bir gündemi yok. tüm hayatı bu odadan ibaret. yalnızlığına çare arıyor. biliyor, yapay bir şekilde gideremeyecek bu yalnızlığı farkında çoktan. bir umut deniyor işte.
bu yıl, bana kendimi kaybetmenin ve belki de yeniden bulmanın ne demek olduğunu öğretti. affetmek, unutmak ya da yeniden inşa etmek gibi kocaman kavramlar hala çok uzak. ama 2024, bana şunu gösterdi: bazen en derin yaralar bile zamanla kabuk bağlar. ve belki bir gün, o kabuklar düşer, altından yeni bir ben çıkar. şu an için, sadece mücadele etmek istiyorum. ne zaman kazanırım ya da kaybederim bilmiyorum ama denemekten başka çarem yok. şu an için, sadece bekliyorum.
meraklısına yeni yıl hedeflerim; "kendimi affetmek", "kendi evime çıkmak", "100 kilonun altına inmek" , "malum bloga tam 500 yazı sığdırmak" , "kolayı tamamen hayatından çıkarmak", "daha umut vaat edici bir iş bulmak" , "insan ilişkilerini sağlamlaştırmak", "alınganlığı ve çekingenliği atmak", "yeni bir şeyler öğrenmek", "aklını iyi kullanmak" , "kendime bir bilgisayar almak", "hobi olarak da olsa bir tiyatro kursuna gitmek", "daha çok dışarı çıkabilmek"
bu hedeflerimin geçerlilik süresi; 31 aralık 2025'in son saatleri olacak. kaçta kaç yaparız bilmiyorum. bir tanesini bile başarmak çok zor ve uzak gözüküyor ama deneyeceğim. yeni yıl, yeni umutlar demek. ben de artık karar verdim, savaşmadan teslim olmak istemiyorum. son ana kadar oyunda kalacağım.
malum blog demişken; yeni bir projem var! twitter bioma bile ekledim aslında ama hiç kimse uğramadı henüz. demek ki stalk edenim hiç kalmamış peh peh. burayı okuyan da kalmamış olabilir belki bilemiyorum ama okunsun diye yaptığım bir şey olduğu için linki buraya bırakıyorum. buraya kafamdan geçenleri düzenli şekilde yazmak istiyorum. burası gibi üvey evlat muamelesi çekmeyeceğim. eğer becerirsem tam 500 tane benimle ilgili yazı olacak bu yeni blogumda. eh tabi burası da devam edecek ama bir şeyler yazıyorsam oraya yazıyor olacağım. orada ağlamıyorum, sızlamıyorum. dümdüz kendimden, anılardan ve kafamdakilerden bahsediyorum.
https://birguniseyarayabilir.blogspot.com/
herkese iyi yıllar diliyorum. gelecekteki bana da selam olsun, oğlum eğer buradan da döndüyse inanılmaz bir herifsin sen. şu an o kadar kötü hissetmiyorsun, kafanın içinde bir şeyler dönüyor; "sankiii sankiii" kafasındasın ama yetmez. bakalım buradan sonra neler olacak? bekleyip göreceğiz. şu anki sen de önünü göremiyor işte.
Mutlu yıllar
YanıtlaSil